|
Efsaneler ölmez Sadece şekil değiştirir! |
|
| | | | | "Kadılar, müftüler fetva yazarsa İşte kement, işte boynum, asarsa İşte hançer, işte kellem, keserse Dönen dönsün, ben dönmezem yolumdan."
Pir Sultan Abdal, başkaldırısından dolayı pişmanlık gösterip padişahtan af dilemesini isteyenlere karşı böyle sesleniyordu. Cezasının idam olacağını söyleyen ve pişman olduğunu söyleyip af dilemesi için ısrar eden Hızır Paşa'ya da yanıtı şöyle oluyordu: "Yürü bre Hızır Paşa, senin de çarkın kırılır, Güvendiğin padişahın, o da bir gün devrilir..." Şiirinde ayrıca şu sözler de geçer: "Üçüncü ölmem bu hain, Pir Sultan ölür dirilir..."
Pir Sultan Abdal, yaşamda böyle bir davranış biçimi seçmişti kendine. Bu yüzden efsaneleştirilmiş, şiirleri ve öyküleriyle ve de türkülerle hala bir efsane olarak yaşatılmaktadır. 2 Temmuz 1993'teki Sivas katliamı, adına düzenlenen Pir Sultan Abdal Şenlikleri sırasında meydana geldi. Bu nedenle de yazıma Pir Sultan'ın karakterini yansıtan bir deyişiyle başladım. |
|
Yazının bütünü içinde de, bu katliamın nedenlerinin daha iyi anlaşılabilmesi için, bu karakter kendisini hissettirecek. |
Efsaneden gerçeğe Her konuda olduğu gibi, bu konuda da mutlaka çok farklı bakış açıları vardır. Hepimiz de dünyayı ve hayatı sadece kendi penceremizden izliyoruz. Hayata sadece kendi gözlerimizle bakıyoruz. Keşke hayata birbirimizin gözüyle de bakabilmeyi başarabilsek! O zaman herşey çok daha net, çok daha anlaşılır bir hale gelebilirdi... Bunu başaramayınca da, hayatı sanki bir film izlermiş gibi izleme durumunda kalıyoruz. Ya da hayatı kimi zaman sanki bir "yap-boz oyunu" imiş gibi algılama durumunda oluyoruz. "Yap-boz oyunu" nedir bilirsiniz. Elinizdeki parçaları yerli yerine doğru bir şekilde oturtabildiğinizde net bir resim, net bir manzara elde edebilirsiniz...
Bu farklı bakış açıları Pir Sultan Abdal için, onun niteliği ve tarihimizde bir karakter olarak kimliğini değerlendirme konusunda da geçerli. Örneğin edebiyatçılara göre; Pir Sultan Abdal, büyük bir halk ozanı, büyük bir şairdir. Alevilere göre; Pir Sultan Abdal, halifeye başkaldıran bir alevi şeyhidir. Ama... Pir Sultan Abdal'ı 20. yüzyılın değer yargılarıyla birlikte tarihteki oynadığı rol ve sergilediği duruş açısından irdelersek, Pir Sultan Abdal, mazlum halk adına feodal devlet düzenine ve zalimlere başkaldıran bir lider, bir önder kişiliktir. İşte onu efsaneleştiren asıl özelliği budur.
Bilindiği gibi, Pir Sultan Abdal, efsaneleştirilmiş bir karakterdir, bir de efsanesi vardır: İdam edildikten bir süre sonra, Pir Sultan Abdal, kavgasını sürdürmek için bu kez bir başka yerde tekrar ortaya çıkar. Tekrar yakalanır, tekrar öldürülür. Ama aradan geçen bir kaç yıl sonra, bu kez bir başka yerde yeniden ortaya çıkar. Tekrar yakalanır, tekrar öldürülür. Dirilir, öldürülür... Dirilir öldürülür... Efsaneye göre, tam 3 kez dirilmiş Pir Sultan Abdal, üç kez öldürülmüş... Yani, halkın gözünde ölümsüz biri, bir efsanedir Pir Sultan... Bir şiirinde geçen "Pir Sultan ölür, dirilir" sözü de, işte bu konuya bir vurgu niteliği taşır. (Ama bunun sonradan halk tarafından kendisi için yakıştırılan bir deyiş olduğu, bu şiirin kendisine ait olmadığı... gibi iddialar da vardır.). |
Bir röportaj |
Sivas'taki Pir Sultan Abdal Şenlikleri sırasında Asım Bezirci ile bir röportaj yapılır. Bilindiği gibi, Asım Bezirci araştırmacı bir yazardır. Yunus Emre hakkındaki araştırmasını sanırım yeni tamamlamıştır, büyük olasılıkla da o günlerde Pir Sultan ile ilgili bir çalışmasını sürdürmektedir. Röportaj sırasında, bu efsane de hatırlatılarak, Asım Bezirci'ye bir soru sorulur: "Peki, 20 yüzyılda Pir Sultan kimdi?" Asım Bezirci, bu soruya hiç duraksamadan yanıt verir: "Elbette ki Deniz Gezmiş'ti..."
Sivas katliamının işte bu röportaj nedeniyle gerçekleştirildiğini iddia edenler de vardır... Yani... Konuya efsaneye göre devam edersek, Pir Sultan 4. kez öldürülmek istendi! Yani öyle bir ruhtu orada asıl yok edilmek istenen! Ama bu kez, 68 kuşağının ruhuydu Pir Sultan! Ya da benim temsil ettiğim, kimi zaman "yitik kuşak" ve "kayıp kuşak" diye de söz edilen, gerçekten de "yok edilmeye çalışılan" 78 kuşağının ruhuydu... |
|
Koyun Beni Hak Aşkına Yanayım Dönen Dönsün Ben Dönmezem Yolumdan Yolumdan Dönüp Mahrum Mu Kalayım Dönen Dönsün Ben Dönmezem Yolumdan Benim Pirim Gayet Ulu Kişidir Yediler Ulusu, Kırklar Esidir On İki İmamın Server Başıdır Dönen Dönsün Ben Dönmezem Yolumdan Kadılar Müftüler Fetva Yazarsa İşte Kemend, İste Boynum Asarsa İşte Hançer, İste Kellem Keserse Dönen Dönsün Ben Dönmezem Yolumdan Ulu Mahşer Günü Olur Divan Kurulur Suçlu, Suçsuz Gelir Anda Derilir Piri Olmayanlar Anda Bilinir Dönen Dönsün Ben Dönmezem Yolumdan Pir Sultan'ım Arsa Çıkar Ünümüz O Da Bizim Ulumuzdur Pirimiz Hakka Teslim Olsun Garip Canımız Dönen Dönsün Ben Dönmezem Yolumdan | | |
|
Sivas'taki katliamın başlatılması için işaret veren el kimin elidir, nasıl bir eldir? Madımak Oteli yakan o alev nasıl bir alevdir, bu alevi tutuşturan o kıvılcım hangi kıvılcımdır?
Sivas Katliamını ve bu katliamın niçin, ne amaçla gerçekleştirildiğini ve katliamın ardındaki asıl nedenleri anlayabilmek açısından asıl yanıt aranması gereken sorular işte bu niteliktedir.
Sivas Katliamının gerçekleştirilmesinin ardındaki asıl gerçekleri net bir şekilde algılayabilmek için, o dönemin, yani 20. yüzyılın öznel ve nesnel koşullarını, hangi tarihi süreçten geçildiğini de irdelemekte yarar var. Sivas katliamı 20. yüzyılın sonlarına doğru, 21. yüzyıla girilirken meydana gelen, dolayısıyla 20. yüzyılın öznel ve nesnel koşullarının yaratmış olduğu ve "soğuk savaş" diye tanımlanan bir sürecin henuz yaşanmakta olduğu günlerde gelişmiştir. Ama özellikle Sivas olayının yaşandığı 90'lı yıllar, tüm dünya genelinde ABD'nin başını çektiği emperyalist güçler tarafından tüm dünya genelinde karşı-devrim rüzgarlarının esmeye başlaması için düğmeye basıldığı günlere denk düşmektedir. Bu bakımdan, öncelikle 20. yüzyılın toplumları etkileyen yönleriyle nasıl bir yüzyıl olduğunu irdelemek gerekiyor. 20. yüzyılda çağa damgasını vuran en önemli olgu, 20 yüzyılın bir devrimler çağı olmasıydı. Ama 20. yüzyılın sonuna doğru, 21. yüzyıla adım atılırken, emperyalizm tarafından bir karşı devrim rüzgarı estirilmeye başlanınca, 21. yüzyıla dünya karşı-devrimlerle birlikte girilmiş oldu... |
|
Tıklayınız: 20. Yüzyıl: Devrimler çağı |