Benim kuşağımdan Çakıcı Mehmet Efe ismini duymayan pek azdır. 1872’de doğduğu söylenir. Bazı anlatılırda “Çakırcalı Mehmet Efe” olarak da geçen Çakıcı Mehmet Efe, Osmanlı Devleti’nin son dönemki başıbozuk adaletsiz yönetimine başkaldırarak dağa çıkmıştır. Çakıcı Mehmet Efe, bu yüzden sarayın gözünde bir “şaki veya eşkıya”, halkın gözünde ise "efsaneleşmiş bir efe”dir.
Çakıcı Mehmet Efe belki de dünya tarihinin en ilginç ve en büyük eşkıya portresini çiziyor. Eşkıyalığı, uygulama tarzı, buna itilme sebepleri, gaddarlığı, öldürdüğü 1085 kişinin 1085’inde de kendini haklı çıkaracak bir sebep bulması ve her zaman mazlum halkın yanında olmaya çalışması…
Çakırcalı Mehmet Efe yine halk tarafından sevilen bir eşkıya olan Ahmet Efe’nin oğluydu. Ahmet Efe’nin dağlarda yüzlerce Yörük dostları olduğu için hükümet onu yakalayamıyordu. Uzun uğraşlar sonucu Ahmet Efe eşkıyalığı bırakıp köyüne dönmeye ikna edildikten sonra, bir gün ziyaretine gelen Hasan Çavuş bir grup eşkıyayı kovalamak bahanesiyle kendisinden yardım istedi. Teklifi kabul eden Ahmet Efe yola çıktıktan sonra, bir çeşme başında su içmek için çeşmeye eğildiğinde Hasan Çavuş ile birlikte 6 tüfek Ahmet Efe'ye doğru ateş etti. O zamanlarda Osmanlı’nın eşkıya avlama taktiği buydu. Eşkıyalar eski dostları gibi gözüken kişilere temizletilirdi.
Çakırcalı Mehmet Efe’nin istemeden girdiği bu yol babasının cesedi evinin önüne atıldığı zaman başladı… Annesi tarafından küçük yaştan itibaren "Osmanlı’ya (hükümet ve saray eşrafı) güven olmaz, babanın kanını yerde koyarsan sütümü helal etmem" diyerek büyüyen Mehmet Efe, eşkıyanın ölümünün yaşlanarak olmadığını biliyordu. Ama ne var ki baskılara dayanamayan Mehmet Efe babasının kızanlarından Hacı Mustafa’yla eşkıyalığın ilk aşaması olan kaçakçılık yapmaya başlamıştı bile…
Çakırcalı Mehmet Efe iyi bir atıcıydı. Hacı Mustafa’dan çok şey öğrenmişti. Havaya atılan bir meteliği bile vurabiliyordu. Ama iyi bir eşkıya olabilmesi için nişan almaktan ziyade el çabukluğunun daha önemli olduğunu biliyordu. Çakırcalı Mehmet Efe ilk iş olarak Hasan Çavuş’a pusu kurup öldürdü. Bu olay onun ününün artmasına ve artık isiminin başına "Efe" getirilmesine sebep olmuştu.
Halkın gücünü yanına alamayan eşkıyaların yok olacağını iyi bilen Mehmet Efe, babasının dostu olan Yörük Veli Ağa’yı arkasına aldı ve zenginleri soyup fakir köylere dağıtmaya başladı. Çakıcı, bölgenin en zalim ağası Mustafa Ağa’nın evini soyup tam 14 köye parayı dağıttı ve evlenemeyen çiftleri evlendirdi. Dindar biri olmamasına rağmen köylerde insanlar Çakıcı’ya evliya gibi yaklaşmaya başlamışlardı. Çakıcı yaptığı her eylemi ince ince düşünüyor ve uyguluyordu.
Çakırcalı, Ağaların başına da büyük belaydı. Bu konuda hükümette çaresiz kalıyordu. Artık yapılacak tek şey barıştı. Çakırcalı hükümeti küçük düşürecek bir anlaşma imzaladı ve köyüne döndü. Özellikle İngiliz ve Fransız gazetecilerin röportaj yapma isteği Çakırcalı’nın dış kuvvetlerce de desteklendiği şeklinde yorumlanmıştı.
Takip müfrezesi-Çakırcalı ve çetesinin takibindeki Osmanlı askerleri (1911)
Çakırcalı eşkıyalığı bırakmasına rağmen sıfatı onu bırakmıyordu. Halk ağaların yaptıkları zulümden bahsedip halen ona gelip yardım talep ediyordu. Çakırcalı Mehmet Efe ikinci kez suç işlemeye başladığında daha da gaddarlaşmıştı. Bu sefer Çakırcalı’nın üzerine Balkan savaşlarında büyük yarar sağlamış Kara Sait Paşa gönderildi. Çakırcalı’nın adamları Çakırcalı’nın yeri diye kendi düşmanlarının yerlerini söyleyip paşaya oyun oynuyorlardı. Paşa söylenilen yerleri infaz ederek Çakırcalı’ya yarar sağlıyordu. Paşa bu utanca dayanamadı ve istifa etti.
Hükümet yeniden Çakırcalı ile şartları daha ağır olan bir anlaşma imzaladı. Hükümetin kır serdarı (dağlarda eşkıya kovalayan ve yolların güvenliğini sağlayan) oldu. Osmanlı yeniden Kara Sait Paşa’yı Çakırcalı’nın üzerine yolladı. Sait Paşa bir telgraf yollayarak "silahını bırakmasını ve normal bir vatandaş gibi hayatına devam etmesini" istiyordu. Bunun üzerine Çakırca’lı “erkek olan silahını bırakmaz, istiyorsan gel kendin al” cevabını verdi.
Çakıcı yakalandıktan sonra Nazili Hükümet meydanında asılması (Başı kesik vaziyette)
Hükümet son olarak 31 Mart vakasında büyük yararlar sağlamış Rüştü Kobaş’ı Çakıcı’nın üzerine yolladı. Daha stratejik yaklaşan Kobaş ilk bir yıl hiç üstüne gitmedi, sadece istihbarat topladı. Tüm yataklarını öğrendikten sonra somut bilgiler gelmeye başladı. Kendi adamı olan Veli Ağa kaldığı yeri Kobaş’a bildirdi. Bir baskın düzenlendi. Çakırcalı Mehmet Efe ateş ederek bulunduğu yerden uzaklaşmaya başladı. Ancak gittiği tarafta da Kobaş’ın adamları onu bekliyorlardı. Çakırcalı bu sefer ayrıntıları hesap edememiş ve vurulmuştu. Daha sonra kızanları Çakırcalı’nın vurulduğu anlaşılmasın diye kafasını ve ellerini kesip göğsünü yüzdüler... Böylece halk, onun aslında ölmediğini ve sadece izini kaybettirdiğini düşündü, böylece Çakıcı Mehmet Efe, daha da efsaneleştirilmiş oldu...
Sabancı Çeşmesi'nin kısa öyküsü
Çakıcı (ya da Çakırcalı) Mehmet Efe sadece Osmanlı'yı yıllarca uğraştırmış bir efe, değil aynı zamanda bir gerilla dehasıydı... Destansı bir hayat yaşayan Çakıcı'nın türküleri halen söyleniyor...
Halk tarafından bunca sevilmesi ve onların gözünde efsaneleşmesinin bir başla nedeni de Çakıcı Mehmet Efe’nin kişiliğinde gizlidir. Hep mazlumdan ve haklıdan yana olmuş, onları korumuştur. Zenginden alıp fakire vermiştir. Zenginlerden aldığı parayı da kendisine harcamamış, çoğunlukla eser yaptırmıştır.
Örneğin bugün Turgutlu'da Piyaleoğlu Caddesi’ndeki Çakıcı Camii. Bu cami, 1906 yılında, Çakıcı Mehmet Efe’nin emriyle, o dönemki Kasaba Kaymakamı Şakir Bey tarafından yaptırılmıştır. Önceleri “Kaymakam Camii” diye de anılan bu cami, bugün Çakıcı Camii adıyla bilinmektedir...
Çakıcı Mehmet Efe’nin Turgutlu’daki eserlerinden bir başkası da bir çeşme olmuş.
O devirde kasabada "Poyrazoğlu" diye bilinen çok zengin bir kişi yaşamaktadır. Çakıcı Mehmet Efe, bir gün adamlarını Poyrazoğlu’na gönderir ve kendisinden 300 altın ister. Poyrazoğlu ise bu isteğe kulak asmaz. Çünkü hem padişah yanlısı birisidir, hem de malikanesi Hükümet Konağı’nın yakınındadır. Bu yüzden kendisini güvende hissetmekte ve Çakıcı Mehmet Efe’nin kendisine bir zarar veremeyeceğini, herhangi bir şeye kalkışmaya cesaret edemeyeceğini düşünür.
Ama bir gece yarısı, Çakıcı Mehmet Efe adamlarıyla birlikte Poyrazoğlu’nun malikanesini basar ve oğlunu alıp dağa kaçırır. Şaşkına dönen Poyrazoğlu, korku ve panik içinde Çakıcı Mehmet Efe’ye haber gönderir. Oğluna zarar vermemesini, oğlunu sağ-salim eve göndermesi karşılığında kendisine 500 altın vereceğini bildirir.
Çakıcı Mehmet Efe ise, buna karşılık, “Ben senden sadece 300 altın istedim. Eğer bu miktarda altını şu güne kadar istediğimiz yere bırakırsan, oğluna kavuşursun” yanıtını gönderir, 500 altın teklifini ise kabul etmez.
Poyrazoğlu sonunda 300 altını gönderir ve oğlu da bir süre sonra eve çıkagelir. Çakıcı Mehmet Efe, bu parayla da Turgutlu’ya bir çeşme yaptırmış. Bugün demiryolu civarında "Sabancı Çeşmesi" diye bilinen çeşme, işte o çeşmeymiş.
Acep Sabancı Çeşmesi hala akar mı ola?
Ayrıca Çakıcı Mehmet Efe tarafından Ahmetli'de de bir eser yaptırdığı bilinmektedir. Ahmetli’nin güneyindeki dağ köylerinde oturan halkla irtibatı kolaylaştırmak için, (Ahmetli'ye tahminen 5 km uzaklıkta) Gencer çayı üzerine tamamen taştan yapılmış bir kemer köprü yaptırılmıştır. Parasının bir kısmını kendi, bir kısmını da o yörede oturan Hatice adında bir kadından ve diğer köylülerden tahsil etmiştir. Alahıdır köyü yakıdarındaki köprüye bugün de Çakıcı Köprüsü denilmektedir.
Çakıcı Mehmet Efe ile ilgili sitedeki diğer yazılar:
Çakıcı Mehmet Efe ve Turgutlu'da Kız Okulu açılması
Sivri dede