| ||||||||||
Söğüt’teki Kayı Aşireti'nin başinda bulunan Osman Bey’in, gerçekleşmesini dilediği iki büyük düşü vardı: Biri; büyük aşkı Mal Hatun’a kavuşabilmek. Diğeri de; başında bulunduğu aşiretinin bir gün büyüyüp güçlü bir beylik haline gelmesi... O zamanlar bu tür soylu kimselerin nikahları herkes tarafından kıyılamazdı. Çünkü bu tür nikahların İslam geleneklerine ve kurallarına göre yapılması zorunluydu. Bu nedenle, bu tür soyluların nikahları ancak yine soylu kimseler tarafından ya da derin ve engin bilgileri olan bilge kimseler, şeyh ya da dervişler tarafından kıyılabilirdi. Ve Osman Bey’in Mal Hatun’la olan nikahını da, yine Müslüman geleneklerine göre, Şeyh Tur’ud kıydı. (Alphonse de Lamartine-Osmanlı Tarihi, Cilt: 1, Sf: 38) Ünlü Fransız Alphonse de Lamartine, Osmanlı Tarihi adlı eserinde bu nikah olayına ve Osman Bey'in verdiği söze değinirken, Şeyh Tur’ud'a verilen bu sözün, daha sonra Şeyh Tur’ud aşireti'nin Saruhan Sancağı'na bağlı bulunan yöremize yerleştirilmesi şeklinde gerçekleştirildiğine de değinir. Lamartine'in “Historie de L’Ottoman” (Osmanlı Tarihi) adını taşiyan bir kaç ciltlik eseri gerçekten önemli bir kaynak. Yabancı bir kaynak olması; konuyu “tarafsızlık” boyutuna indirgemesi ve duygusallığın ötesinde bir “gerçeklik” haline getirmesi, aynı zamanda konuya daha genel bir çerçeve çizmesi bakımından önemli kanımca. Bu kitabın neden bu kadar önemli ve anlamlı bir eser olduğu gerçeği ise, Alphonse de Lamartine'in hayat hikayesine ve Osmanlılarla ilgisine dayanıyor. | ||||||||||
Alphonse de Lamartine'in hayatını ve kitabının öyküsünü okumak için tıklayınız | ||||||||||
İlk ve en büyük düşü gerçekleşen Osman Bey, bu nikahı kıyarak sevgilisi Mal Hatun’a kavuşmasını sağlayan kayınpederi Şeyh Edebali’nin arkadaşi da olan Tur’ud’a bu nedenle büyük bir minnet ve teşekkür borcu ile, saygı ile bağlandı. Bu muradına ermesini sağlayan Şeyh Tur’ud’a, yapmış olduğu bu büyük hizmeti karşilığında minnet borcunu ödeyebilmek için, diğer düşü gerçekleştiği takdirde, "bir vadi kenarında bir yer bağışlama" sözü verdi. | ||||||||||
| ||||||||||
Ama “aşk”ın büyüklüğü ve bu değerden kaynaklanarak verilen sözün taşıdığı büyük anlam, doğal olarak “vadedilen topraklar”ın değeri ve bereketini de büyütüyor. Zaten bir süre sonra, Anadolu Selçuklu Devleti’nin yıkılıp dağılması sonucunda, Konya da Karamanoğulları Beyliği’nın egemenliği altına girdi. Karamanoğulları’nın 15. yüzyıl ortalarına kadar Anadolu’da Osmanlılar’a karşi en büyük rakip olarak çikmasi, sürekli baş ağrıtan en büyük belalısı haline gelmesi, Şeyh Tur’ud ve aşireti için verilen bu sözü, taşidığı anlamın dışına çikardi. Osman Bey’den sonra daha da büyüyüp Anadolu’da etkin ve seçkin bir devlet haline gelen Osmanlı Devleti’nin başinda bulunan torunları, Karamanoğulları’nı önemli bir yenilgiye uğrattıkları dönemde, bu vaadi gerçek anlamına kavuşturacak girişimde bulundular. Bu dönemde Osmanlı Padişahı olan Sultan 2. Murat, dedesi Osman Bey’in sözünü hatırlayarak, bu vaadi gerçek anlamıyla buluşturacak şekilde, dedesinin ilk etapta Konya’ya yerleştirdiği Şeyh Tur’ud aşiretinin o dönemki kuşaklarından bir kısmını, istekleri üzerine, 1442 yılında yöremize yerleştirdi... Yerleştirmelerde soyluluğa da önem veren Osmanlılar için bu aşiretin yerleştirileceği yerin de, hem vaadin anlamına, hem de aşiretin soyluluğuna uygun düşecek değerde olması gerekliydi. Yöremiz de bereketiyle dillere destan ve Seba Melikesi Belkıs Efsanesi gibi efsanelere konu olmuş bereketli topraklara sahip bir yer. Böylelikle, bir büyük aşkın ve düşün gerçeğe dönüşmesiyle birlikte, "verilen sözlerin mutlaka yerine getirilmesi" gibi bir devlet geleneği doğrultusunda, bir büyük aşkın mutlu bir sonla buluşmasına aracılık eden Şeyh Tur’ud aşiretinin kalan kuşaklarının “vadedilmiş topraklar”a yerleştirilmesi sağlandı.... | ||||||||||
|