Geçtiğimiz Cuma yitirdik ünlü şair Cahit Külebi'yi. Edebiyat dünyamızın büyük ustalarından biri daha göçtü böylece.
Büyük usta, ilkin "Garip" akımıyla edebiyatımıza damgasını vuran Orhan Veli ile yakın bir çizgide adım atmıştı sanat dünyasına. Sokaktaki insanın günlük yaşamına , şiir sanatının özgün güzelliği ile şiirin lezzetini katmaya çalıştı.
Sevgili dostu Orhan Veli'nin ölümünün ardından, onun tavrı olan "Garip" akımını sürdürmeyi ona bir saygısızlık gibi algılayıp, o yükü taşımaması gerektiğini düşünse de, halk şiirinin geleneğinden yararlanarak özgün ve duyarlı ürünler vermeye devam etti.
Çok aktif ve renkli bir insandı. Bir şair duyarlılığıyla yaşadı hep. Edebiyat öğretmeniydi. Bir süre Milli Eğitim Bakanlığı'nda eğitim müfettişliği de yaptı. Kültür müsteşar yardımcılığından emekli oldu. 1983 yılında 12 Eylül Harekatçıları tarafından kapatılıncaya dek Türk Dil Kurumu'nun başında güzel Türkçemizin arılaştırılmasına emek verdi.
Tokat'lı olan büyük şair 80 yaşında hayata veda etti.
Sanatın iyice yozlaştığı, kültür erozyonunun korkunç boyutlara ulaştığı bugünkü ortamda, Cahit Külebi gibi bir değeri yitirmek gerçekten acı ve büyük bir kayıp oldu.
Türm sanat ve edebiyat dünyasının başı sağolsun.
İşte o'nun en sevdiğim şiirlerinden biri olan "Hikâye" isimli şiiri:
Senin dudakların pembe
Ellerin beyaz,
Al tut ellerimi bebek
Tut biraz!
Benim doğduğum köylerde
Ceviz ağaçları yoktu,
Ben bu yüzden serinliğe hasretim
Okşa biraz!
Benim doğduğum köylerde
Buğday tarlaları yoktu,
Dağıt saçlarını bebek
Savur biraz!
Benim doğduğum köyleri
Akşamları eşkıyalar basardı.
Ben bu yüzden yalnızlığı hiç sevmem
Konuş biraz!
Benim doğduğum köylerde
Kuzey rüzgârları eserdi,
Ve bu yüzden dudaklarım çatlaktır
Öp biraz!
Sen Türkiye gibi aydınlık ve güzelsin!
Benim doğduğum köyler de güzeldi,
Sen de anlat doğduğun yerleri,
Anlat biraz!