Namert. Aslı Arapça olan bu sözcüğün anlamı; mert olmayan, dürüst olmayan, sözünde durmayan olsa da, kimi zaman güvenilemeyen anlamında da kullanılıyor.
Böyle Arapça kökenli na- önekli başka pek çok sözcük var. Örneğin; nahoş (hoş olmayan), namütenai (sonsuz), namüsait (uygun değil) gibi. Tabii her na- ile başlayanları da buna karıştırmamak gerek, Narenciye, Namus, Nazilli, Nairobi ve Nalan gibi (!)
"Namert" sözcüğü de günlük yaşamımızda belki bilinçli, belki bilinçsizce kullandığımız diğer sözcükler gibi kendi halinde bir sözcüktü önceleri. Ta ki siyasi hayatımızda arz-ı endam edinceye kadar! Siyasete girince "namert"in de keyfi kaççtı!
"Namert" sözcüğü, Cumhurbaşkanı Demirel'in aktif siyasi yaşamında kıratının üstünde iktidara yürüdüğü yolda halka seslenerek söylediği "kendim için bir şey istiyorsam namerdim" cümlesiyle kendi halinde bir sözcük olmaktan çıkıp, siyasetimiz içinde kendine bir yer edinivermişti. Sonra da sakız oldu el alemin ağzına...
Türkiye'nin yaşadığı son gelişmeleri izlediğimiz Meclis aynasına baktığımızda lunaparklardaki o boy aynalarını hatırlamamak mümkün değil. Kimin cüceleşip kimin yüceleşdiğini tüm ayrıntılarıyla görebiliyoruz çünkü.
Ama kimin daha namert olduğunu anlayabilmek mümkün değil. Çünkü partisinin gurup toplantısında zamanın başbakanı Tansu Çiller, ana muhalefet lideri Mesut Yılmaz'ı kastederek çatıyor ve "en erken erken seçime gitmeyen namerttir" diyordu. Eh, ana muhalefet lideri ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz da üstelik Karadenizli ve inatçı mı inatçı. Bu sözün altında kalır mı? O da kendi partisinin gurup toplantısında Çiller'e seslenip "Erken seçim kararına oy vermeyen namerttir" diyor. Yani, siyasetçilerimiz bu "namert" sözcüğünün altında ezilmemek için 24 Aralık'ta ülkeyi seçime götürmüştür.
Daha önceleri kendi halinde bir sözcük olan Arapça kökenli şu "namert" sözcüğü siyasi literatüre girip de keyfi kaçınca. bakın neler açtı memleketin başına? Kim daha namert tartışmasının sonunda bugünlere gelindi.
Şimdiyse "sıkıyor mu?" sözcüğü siyasi literatüre girmeye aday görünüyor! Hükümetin muhalefete yönelik erken seçim dayatmasında bu yaklaşım kendisini hissettiriyor çünkü. Seçimlerden sonra da sıraya hükümeti kurma meselesi de gelince, bu sözcük kendisini daha da hissettirecek gibi görünüyor ayrıca.
Siyasi diyalogun bu denli erozyona uğradığı bir dönemde vatandaş da artık kime inanacağı veya kime güveneceğini değil, kimin daha namert olduğunu tartışır oldu. Çünkü bu namertler o kadar çoğalmaya başladı ki, hükümetlerin her zora düştüğünde milletvekili pazarları kurulduğu oluyor. Yakında işporta tezgahlarında da görürsek şaşmamalıyız belki de.
Evet, yaşasın demokrasi!...