Dünyanın soluğu tıkanıyor, Türkiye boğazına kadar battı!

Dünyanın soluğu tıkanıyor,
Türkiye de boğazına kadar battı!

Hopdediks
(Bayram Kuzu)

Takvimler 5 Haziran'ı gösterince aklıma hep "dünyanın yaşadığı çevre dramı" gelir. Türkiye'deki çevre sorunları denilince de aklıma Hopdediks Bayram Çavuş'un memleketi Bergama'daki halkın altın yağmacılarına karşı topraklarını ve çocuklarının geleceğini korumak için yaptıkları dillere destan direniş gelir.

Çünkü 5 Haziran'lar Dünya genelinde "Çevre Koruma Günü" olarak kutlanır ve 5 Haziranla birlikte başlayan hafta da "Çevre Koruma Haftası" olarak değerlendirilir.

Hafta boyunca çeşitli çevre örgütleri ve sivil toplum kuruluşları gezegenimizin ve ülkemizin çevre sorunlarını dile getirir dururlar. Doğaya karşı insanlığın çılgınca ve gözü dönmüş saldırganlığı ve bilinçsizce davranışları karşısında bizleri ne gibi tehdit ve tehlikelerin beklediği anlatılır.
Peki ya sonuç?

İşte bugün 5 Haziran Dünya Çevre Günü! Bugün yine aynı çevre sorunları, çevreye karşı aynı duyarsızlıklar, aynı çevre katliamlarından bahsedilecek. Yani hem dünyada hem de ülkemizdeki çevresel duyarsızlık aynen devam ediyor. İnsanlığın zulmü karşısında doğanın başkaldırışına, doğanın verdiği derslere hiç kimsenin aldırdığı yok hala!

Dünya Çevre Günü'nü her yıl daha da büyüyen çevre sorunları ile birlikçe karşılıyoruz. Değişen iklim, seller, eriyen buz dağları, çığ felaketleri, toprak kaymaları, heyelan, erozyon gibi aşırı doğa olayları veya afetler, yakın gelecekteki kuraklık, bazı canlı türlerindeki nesillerin yok olmaya başlaması, bitki ve hayvan türlerindeki azalma, ozon tabakasındaki delinme, küresel ısınmadaki endişelendiren artış hala hafife alınıyor!

Çevre ile ilgili hemen her yazımda doğayı ve çevremizi nasıl tahrip edip, ne kadar kirlettiğimizi sık sık vurguladığım için bu kez her zamankinden farklı olarak bitki türlerinin durumuna dikkat çekmek istedim. Bilimsel raporlara göre; Türkiye'de yaklaşın 9 bin 600 bitki çeşidinin varlığını sürdürdüğü belirtiliyor. Avrupa kıtasında ise yaklaşık 750 ağaç ve çalı formunda bitki yetişirken, Türkiye'de bu sayının 475 olduğu belirtilmiş.

Türkiye; Çin ve Hindistan'dan sonra tıbbi bitki ihracatı yapan 3ncü ülke durumunda. Yıllık 30 ton bitki yurt dışına ithal edilirken, bu listede yer alan bazılarının da tükenmek üzere olduğu saptanmış.

Raporlara göre; çevre katliamları ve kirlilik açısından ise Dünya bugün soluk alamaz bir hale doğru sürüklenirken, Türkiye de boğazına kadar kire ve kirli havaya batmış durumda. Gelinen bugünkü bu durum da insanın sadece bir parçası doğaya ve ait olduğu doğanın en küçük parçası olan çevreye karşı vahşice yakıp yıkıcı, talan ve tahrip edici bir tutum içinde olmaktan bir türlü çıkamadığını vurgulayarak açıklanabilir.

Ve kapitalizmin aç gözlü büyüme hırsı ile giderek çevreye egemen bir hale getirdiği çarpık sanayileşme anlayışının hemen her yere aynı tavır içindeki yayılmacılığı yaşanmakta olan çevre katliamları ve kirliliğin başlıca nedenlerinden sayılıyor. Belki de en temel neden olarak bu saptamayı yapmak en doğrusudur.

Çünkü doğa talanı, çevre katliamları ve çevre kirliliği konularında adeta bir "çevre katili" tavrında olan sermayenin ülkemize dayattığı çarpık sanayileşmenin bir kadar yaygın bir hale gelip, çevre ve doğaya karşı bu kadar gözü dönmüş ve cüretkar saldırganlığa sahip olmasının ardında, siyasi iktidarların sermaye için yasaları ve yasakları "es geçme" tavrı, doğayı ve çevreyi kollama yerine sermayenin çıkarını kollama ve sermayeye her zaman kıyak geçme tutumunun yattığını görmekteyiz...

Bunu anlamak için çok uzaklara değil, altın aramak için toprakları yağmalanmak istenen, çocukları sakat bırakma pahasına uygulanmakta olan madencilik yöntemiyle suları, korkunç bir doğa tahribatı ile birlikte yapılacak bu altın madenciliği sonucunda toprakları, suları ve havaları siyanüre boğulmak istenen Bergama'ya ve Bergama köylüsünün verdiği mücadeleye bakmak bile yeterli.


Yorumlar - Yorum Yaz