5 Haziran Dünya Çevre Günü, "doğanın hakimi değil, sadece bir parçası olduğumuz" düşüncesinden hareketle tam 27 yıldır aralıksız kutlanıyor. Bugün dolayısıyla yapılan tüm etkinliklerde ülkemiz için ortaya konulan veriler, Türkiye'nin çevresine bakamadığını gösteriyor! Ortaya konulan verilerin gösterdiği acıklı tablo ise: Çevre ağır yaralı!
Türkiye kadar olmasa da dünyanın diğer bölgelerinde de durumun çevre açısından hiç de iç açısı olmadığı söylenebilir. Sanayi Devrimi'nden sonra dünyamız hızlı bir kirlenme sürecine girmiş ve hiç beklenmedik çevre sorunlarıyla karşı karşıya gelmiş durumda.
Verilere göre; pek çok bitki ve hayvan türleri yalnızca çevre kirliliği nedeniyle yok olmaya yüz tutmuş durumda. ozon tabakasındaki delik büyürken, küresel ısınma da artınca iklimsel değişiklikler de yaşanmaya başlanmış durumda. Ekoloji uzmanı bilim insanları bu durumu "iklim krizi" olarak nitelendiriyor. Yani; teknolojinin başdöndürücü bir hızla gelişimi sonrası sermaye ve teknolojinin gücünü ellerinde bulunduran kesimlerin de başı öylesine dönmüş ki, kendilerinin doğanın hakimi olduğu sarhoşluğuna kapılmışlar. Yani bizim insanlar kendi dengelerini kaybettikçe doğaya hakim olma ihtirası yüzünden doğanın da dengesini bozacak bir saldırganlığa yöneliyor.
Kimyasal atıklar ise; doğanın en büyük baş belası olarak tanımlanıyor.
Kısacası; insanlık hala yeni gezegen, yeni evren derdine düşe dursun, belki sonsuza dek içinde yaşamaya mahkum kalacağı kendi gezegenine iyi baktığı söylenemez!
İşte başka bazı veriler:
Kanada asit yağmurları etkisi altında!
Çin'de ormanlar yok oluyor!
Kongo'da sağlıklı içme suyu sınırına yaklaşılmış durumda!
Etiyopya'da her yıl 1 milyar ton toprak kaybı yaşanıyor!
Meksika'da su ve hava kirliliği büyük boyutlara ulaşmış!
Almanya'da asit yağmurları ormanları hızla yok ediyor!
Ve maalesef dünya devlerinin kızışan nükleer silah yarışı yarınları tehdit etmeye devam ediyor!...
Bu manzarada Türkiye çevre sorunlarına boğazına kadar batan ülkeler sıralamasında üst sıralarda yer alıyor. Çünkü gelişme ve kalkınmadan sadece kendini büyütme ve geliştirmeyi anlayan sermaye düzeninin ülkeye dayattığı çarpık sanayileşme, mevcut kapitalist düzende iktidar desteğini de arkasına alarak en büyük çevre düşmanı ve doğa katili olarak kendini büyütürken, çevre kirliliği ve doğa tahribatını da büyütmeye devam ediyor.
"Çevre Sorunları" başlıklı rapora göre; 14 termik santralden sadece ikisinde arıtma tesisi var. 2 bin 900 yerleşim yerinden sadece yüzde 15'inde, diğerlerinin atık sularının yüzde 98.9'u doğrudan deniz, göl ve nehirlere veriliyor. İncelenen 9 bin 325 endüstriyel işletmenin yüzde 81'i arıtmasız! Denizler nehirler ve tarım alanları hızla artan kirlilik nedeniyle yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu yansıtan alarm veriyor! Çünkü 41 Organize Sanayi Bölgesi'nden sadece 6 tanesinde arıtma tesisi bulunurken, diğer OSB'lerin yüzde 84'ünde arıtma tesisi yok!
Yani atık sularda boğulmaya az kaldı!
Çevre ağır yaralı!
Sonraki yazı: Doğa ve insan ilişkisi üzerine