Tüm ağaçların tanrıçası olarak da kabul edilen zeytin ağacı, tarihi ve mitolojik öykülerde nasıl anlatılmaktaydı?
Zeytin ağaçlarının önemi en az insanlık tarihi kadar geçmişe uzanıyor. Farklı kültürlerde barış, zafer ve başarıyı simgeleyen zeytin ağaçları, özellikle Akdeniz kültürünün tarihiyle de iç içe geçmiş durumda bulunuyor. Tarihte bir çok kez anlatıldı. Ama bir de zeytin ağacı mucizesine ve öyküsüne dini, mitolojik ve tarihi referanslarla bakalım...
CENNET BAHÇESİNİN AĞACI
Adem ile Havva'ya kadar uzanan zeytin ağacının yaradılış efsanesi, zeytinin bütün ağaçların ilki olduğunu söyler. Öyle ki, Havva ile beraber yasak meyveyi yiyerek cennetten kovulan Hz. Adem, 930 yaşına geldiğinde öleceğini anlar.
Öleceğini anladığında Adem, kendisinin ve tüm insanlığın affını dilemeye karar vererek oğlundan yardım ister. Bunun üzerine tüm tek tanrılı din inançlarında Adem peygamberin üçüncü oğlu olarak bilinen Şit'i çağırır. Şit babasına yardım etmeyi kabul ederek Cennet Bahçesi'ne gider. Cennet Bahçesi'nin ise bir bekçisi vardır. Şit'in dileği üzerine bahçenin bekçisi ona 'İyi-Kötü Ağacı'ndan aldığı üç farklı tohumu verir. Şit'e, babası yaşamını yitirene kadar beklemesini, ardından tohumları babasının ağzında toprağa gömmesini söyler.
Şit ve ailesi, bundan kısa süre sonra hayatını kaybeden Hz. Adem'i, Tabor Dağı yakınındaki Hebron Vadisi’ne gömerken ağzına bu üç tohumu koyarlar. Anlatıya göre bu üç tohumun gömüldüğü yerden üç ağaç yetişir: Zeytin, sedir ve selvi.
ZAFER ve BARIŞIN SİMGESİ
Klasik Yunan mitolojisinde oldukça önemli yeri olan zeytin ağacı, bu anlatılara bakıldığında yerleşik yaşama geçişin bir sembolüdür aslında...
Anlatıya göre, Atina kentinin koruyucusunun belirlenmesi için bir yarışma düzenlenir. Tanrılar tanrısı Zeus, zorlu bir yarışma düzenlemek için elinden geleni ardına koymaz, kendisine en güzel ve en kıymetli hediyeyi getireni şehrin koruyucusu olarak ilan edeceğini söyler. Denizlerin tanrısı Poseidon ve zeki savaşçı tanrıça Athena bu yarışmadaki iki büyük rakiptir. Tanrıların güçlü rekabeti karşısında gittikçe zorlu bir mücadele olacağı bellidir.
İlk olarak denizlerin tanrısı Poseidon hediyesini ilan etmek için mızrağıyla bir kayaya vurur. Kayadan denizlerin gücünü simgeleyen tuzlu su fışkırır. Herkesin şaşkınlığını ve beğenisi kazanan bu hediyenin ardından muhteşem tanrıça Athena hediyesini vermek için yere vurur. Athena’nın vurduğu kayadan bir zeytin ağacı çıkar.
KENTE ATHENA İSMİNİN VERİLİŞİ
Athena ise ağacı, "Bunun gölgesinde dinlenebilirsiniz, meyvesini yiyebilirsiniz ve meyvesinin yağıyla tüm yiyeceklerinizi saklayabilirsiniz ve o yağ ile aydınlanabilirsiniz" diyerek tanıtır. Bunun üzerine herkes büyülenmişçesine ağaca ve faydalarına hayran kalır. Öyle ki; çok sinirlenip üzülen Poseidon bile ağacın üstünlüğünü kabul eder. Oldukça büyük beğeniyle karşılanan zeytin ağacı ile hayranlık uyandıran Athena, böylece hem şehrin koruyucusu ilan edilir hem de şehre onun ismi verilir.
ZEYTİN DALI UZATMANIN ANLAMI
Poseidon ile aralarında düşmanlık ve kırgınlık kalmasını istemeyen Athena, ağaçtan bir dal kırarak Poseidon'a uzatır. Ağacın kutsallığı sayesinde aralarında bir kırgınlık kalmaz. Böylece günümüzde bile hâlâ anlamını yitirmeden kullanılan "zeytin dalı uzatmak" deyimi doğmuş olur.
Bu olaydan sonra zeytin dalının anlamı Antik Yunan'da geleneksel hale gelir. Antik Olimpiyat Oyunları'nda birinciler zeytin dalıyla ödüllendirilirken, gelinlere zeytin ağacından yapılma bir taç takılmaya başlanır. Ayrıca imparator ve kraliçe taçları da zeytin dalı halindedir.
TUFANA DAYANAN AĞAÇ
Eski Ahit’te yer alan efsanelerden birinde Hazret-i Nuh ve Nuh Tufanı'ndan bahsedilir. İnsanoğlunun dünyaya yaptığı kötülükleri gören Tanrı, insanlığın başına bir felaket getirmeye karar verir. Tanrıya duyduğu saygıyı ise hiçbir zaman kaybetmemiş Hz. Nuh’a; bir gemi yapılması ve ardından yeryüzünde bulunan her canlı türünden bir çiftini gemiye bindirilmesi emredilir. Son hayvanı da gemiye koyduktan sonra gerçekten büyük bir tufan başlar ve böylece kısa süre içinde tüm dünya sular altında kalır.
Tufan durduktan günler sonra Hz.Nuh suyun geri çekilip çekilmediğini anlamak için güneşe doğru bir güvercin yollar. Güvercin gemiye geri döndüğünde suların hala çekilmemiş olduğunu anlar. Yedi gün sonra tekrar bir güvercin yollar ve bu beyaz güvercin bir müddet sonra ağzında bir zeytin dalıyla gemiye geri dönmüş, gemide bulunanlar tufanın bittiğini ve suların çekildiğini anlamışlar. Böylece suların çekildiğini anlayan Nuh, gemisinin takıldığı Ağrı Dağı’nda tüm hayvanları gemiden indirip dünyadaki hayatı bir anlamda yeniden başlatır.
İnsanlığın bu halini görüp çok üzülen Tanrı ise bir daha dünyaya tufan göndermemeye karar verir. Bu büyük tufanda yeryüzünde canlı kalabilen tek şey ise zeytin ağacı olarak anlatılır.
ZEYTİN DALI ve BEYAZ GÜVERCİN
Ağzında zeytin dalı olan beyaz güvercin eskiden beri barışın sembolü olarak anılagelmiştir. Nuh Tufanı sonrasında suyun üstünde beliren ilk nesnenin zeytin dalı olduğu ve tanrının önce sinirlenip yok etmek istediği insanlığa olan öfkesinin daha sonra geçtiği ileri sürülür. Tufandan çıkan ilk nesne olan zeytin dalının tufandan kurtulan insan ve hayvanlarla kurulacak olan yeni hayatın simgesi olduğu düşünülür.
Zeytin dalını gagasının ucunda tutan beyaz güvercin sembolü ise bu hikayeye dayanarak barışın simgesi haline gelir. Tufanın yok edici gücüne karşı direnen zeytin ağacı ise ölümsüzlüğün sembolü haline gelir...
Mitolojide bir başka ağaç, defne ile ilgili efsane için tıklayınız: Apollon ve Daphne efsanesi