Seni gidi dut ağacı!

Seni gidi dut ağacı!


Komşular da, polisler de aynı şeyi söylediler:
“Kestir de rahat et!”
Gelgelelim, kestirmeye gönlüm razı olmuyor bir türlü.

Varlığından keyif duydum hep, mutlu oldum...
Ama bu duygularıma gölge düşürdün sen!
Balkonuma yaptığın gölgeye de benzemiyor bu. 
Seninkisi resmen ihanet!
Hani, “besle kargayı, oysun güzünü” misali...

Oysa ben ne methiyeler düzmüştüm sana:
“... Mutluluğumuzun, sevdalarımızın, kavgalarımızın da tanıkları oldular. Adeta tüm duygularımızın da birer ortakları... Sokaklarımızda yanyana ve üstüste dizilişleriyle bizi bize komşu yapan evlerimizin önünde heybetli birer nöbetçi gibiler. İçeri veya dışarı açılan kapılarımız hep onlara bakar. Yıllar öncesinden başlayan bir dostluk üzerine, dimdik gövdeleriyle bekler kapılarımızı dut ağaçları... Acılarımıza da, sevinçlerimize de ortak oldular. Şehrimizin de bir sembolüdür dut ağaçları...”
Radyodan seslendirdiğim bu sözlere onbinlerce dinleyici tanıktır.
Ama sen bu dostluğa ihanet ettin be, dut ağacı!
Evime giren hırsıza merdiven oldun!
Komşular da, evime tespit için gelen polisler de, hırsızın senin sayende evime girdiğini söyledi. 
Bu durumda, hırsızın suç ortağısın, dut ağacı!

Tahminim doğruysa, benim hırsızım çocuk yaşta olmalı!
Nasıl kızarım ona, dut ağacı?
Memleketim böylesi bir krizin girdabındayken...
Memleketimin insanları açlığın, sefaletin, çaresizliğin pençesinde kıvranırken...
O çocuğa nasıl kızabilirim?

“Devleti soyanların içinde, karşısında ceketimizi iliklediğimiz kimseler var” diyen ve bu yüzden de mazlum ve mağdur durumda bırakılan eski İçişleri Bakanı Sadettin Tantan, bir başka konuşmasında da “Yolsuzluk çocukları da bozdu...” diye asıl meseleyi özetlemişken... Memleketimde banka hortumcusu yeğenler, devleti dolandıran, halkımı soyan onca mühim şahsiyetler varken... Ben hırsızıma nasıl kızabilirim?
Yarım paket sigaramla, ucuz çakmağıma bile muhtaçmış, baksana!
Eşim paniğe kapılmasaydı, “önemli bir zararım yok” diye olayı neredeyse bildirmeyecektim bile!

Senin balkonumun önündeki varlığından hep keyif alırdım.
Sokağımda teksin diye nasıl da gururlanırdım?
Ama şu yaptığına da ne demeli?
Hırsızım sana tırmanmış da dalmış açık penceremden içeri!
Suç ortağı olmuşsun!

Balkonumun önündeki varlığından artık tedirginim, bilesin dut ağacı!
“Kestir de rahatla” dediler ya senin için?
Gönlüm elvermese de, ara sıra sana bakışım değişmiyor değil!
Eve her giriş çıkısımda, gözüm sana her iliştiğinde, “Ah seni gidi ah!” diye içimden bir sitem geçiyor, haberin olsun! 
Çok içerledim sana! 

Bugünlerde kendine mukayyet ol! 
Ne yapayım?
Gücüm bir tek sana yetiyor be dut ağacı!


Yorumlar - Yorum Yaz