Anadolu topraklarındaki ilk insanların, yaklaşık 2 milyon yıl öncesinden, 10 bin yıl öncesine kadar Paleolitik çağda görülmüş oldukları ve Anadolu topraklarında kurulmuş ilk yerleşimin ise 9 bin yıllık uzun bir tarihi olduğu da biliniyor. Bugüne dek Anadolu’da bilinen en eski yerleşim birimleri Milattan Önce 7 bin yıllarına kadar uzanıyor...
Anadolu, tarihte bir çok uygarlığın merkezi oldu. Kronolojk bir şekilde sıralamayla gidersek: Tantal, Amazon, Luwi, Helen, Aka, Hitit, İonya, Frigya, Lidya, Pers, Makedonya, Galat, Slevkos, Pergamon, Roma, Ceneviz, Bizans, Selçuklu, Anadolu Selçuklu ve Osmanlı şeklinde de sıralayabiliriz. (Bu arada özellikle atladığım bazı uygarlıklar da var...)
Nazım Hikmet’in deyişiyle; Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan Anadolu, bulunduğu yer dolayısıyla stratejik bir öneme sahip. Bugün bu önemi daha da büyümüş olan Anadolu, sahip olduğu özellikleri nedeniyle tarih boyunca uygarlıkların ve çeşitli devletlerin egemenlikleri arasına katmak istediği bir kara parçası olma özelliğini korudu...
Tarih boyunca bir çok önemli uygarlığın beşiği olan Anadolu, aynı zamanda bir çoğunun da mezarı durumunda. “Mezar” deyimini burada mecazi anlamda kullanıyorum. Ama gerçek de öyle. Bilindiği gibi, arkeoloji bilimi, günümüzden tarihin geçmiş uygarlıklarına doğru bir zaman yolculuğuna çiktiginda, kazıları için kimi zaman ya ilk durağı ya da ilk hareket noktası çoğunlukla mezarlıklar olur. Ve tarihte mezara gömülen öyle çok uygarlık var ki!...
Üzerinde yaşamakta olduğumuz Anadolu toprakları, 9 yüzyıl boyunca burada egemenlik kuran Bizanslılar (Doğu Roma İmparatorluğu) tarafından “Güneşin Doğduğu Yer” anlamına gelen ”Thema Anatolia” diye anılırdı. Anadolu sözcüğünün kökeni de budur. Daha öncesinde ise “Küçük Asya” diye bilinirdi.
Tıklayınız » Anadolu adının kökeni