'Cin' nedir, böyle bir şey var mı? | ||||
| ||||
“Cin”, bu anlamlar dışında düşünüldüğünde, aslında bir “akıl” ve “zeka” sembolüdür. Akıl veya zeka, gözle görülebilen şeyler değildir. Onların varlığını bilirsiniz ama göremezsiniz. Ancak akıl ve zeka, yaptıklarıyla ya da yaptırdıklarıyla kendini gösterir veya hissettirebilir. Bazı inanışlara, dinler ve hatta masallara göre “cin” sözcüğünün de bir başka anlamı “gözle görülmeyen olağanüstü varlıklar” şeklindedir. Ama insan, zekası ve aklını iyi ya da kötü yolda da kullandığı için, bu değer ölçüsüne “cinni” ve “şeytani” tanımları getirilir. Meydan Larousse Ansiklopedisi, "cinnî" kelimesinin anlamını "cinlere mensup" anlamında tanımlar. “Cinni” iyi akıl ve zekanın, insana iyi yolda hizmet eden aklın ve zekanın bir anlatımı, “şeytani” ise kötü yolda kullanılan akıl ve zekanın bir ifadesidir. Zaten şeytan, “kötülüğün sembolü”dür. | ||||
Özellikle halkın dini duygularını sömüren, insanların batıl inançları ve saflığını kullanarak kendilerinin bir takım sihirli güçleri, olağanüstü özellikleri olduğunu savunan pek çok şarlatan her zaman çıkmıştır. Bu kimseler, genellikle büyücülük ve üfürükçülüğü de kendilerine meslek edinmiş ve cinlerle, perilerle sık sık toplantılar yaparak gelecekten veya öteki dünyadan haberler aldığını söyleyip, bu şekilde insanların dini duygularından, batıl inançları ve saflılığından yararlanarak geçimlerini sürdürürler. Ve genellikle de günümüzde kendilerini evliya olarak gösterir veya öyle tanınmaya çalışırlar. Geçmiş tarihte de bunların pek çok örneği görülmüştür. Örneğin, Rusya’da Çar’ı etkileyerek saraya kadar giren ve bir süre sonra sarayın yönetimini ele geçiren Rasputin, dünyaca ünlüdür. Osmanlı döneminde ise, Safranbolulu Cinci Hoca en çok bilinenlerdendir. Yakın tarihte ise, sanırım bu şarlatanlara verilebilecek en somut örnek, 28 Şubat gelişmeleriyle birlikte gündeme gelen Fadime Şahin olayı ile medya sayesinde kamuoyunun yakından tanıdığı Aczimendi tarikatı şeyhi Müslüm Gündüz ile, “Cinci Hoca” diye tanınan, kendisinin kurduğu tarikatta evliya olduğuna inanılan Ali Kalkancı bugünkü şarlatanların başlıcalarındandır. Bu şarlatanlara ayrıca bugün artık bir gazete köşeyazarı haline de getirilen ve kendisinin "medyum" olduğunu iddia eden Medyum Memiş, Keto vs gibi bir çoğunu da eklemekte yarar var. (Maalesef daha bu gibi sayılabilecek öyle çok şarlatanlar var ki günümüzde.) Ama bu kişileri sadece birer "şarlatan" olarak tanımlamak yetersiz ve eksik kalır. Çünkü konu sadece yalancılıkla ilgili değil. Soruna psikolojik bir yaklaşımla bakıp, derin bir psikanaliz yapıldığında, bu kişilerde ruhsal bir bozukluk olduğu da ortaya çıkar. “Cinnî” sözcüğü ile “cinci” sözcüğü, bu nedenle yukarıdaki anlamlarından da anlaşılabileceği gibi, birbirinden çok farklıdır. Eski Türklerde, “akıl ve zeka sembolü" olarak kullanılan “cin” sözcüğünden türetilmiş olan “cinnî”, bir ünvan olarak kullanılan bir sözcüktür. Örneğin; en eski Türklerde, Şamanizm döneminde, Çin ile bu ülkeye sınır olan Türk insanları arasında, “cinnî” sözcüğü, “hem ulu bir hekim, hem de aynı zaman da ulu bir bilgin” konumunda olan insanlar için bir ünvan olarak kullanılırdı. Yani; bu unvan ancak bu iki özelliği birden aynı anda taşıyan kişilere verilebilirdi, bir kimsenin "cinni" olabilmesi için bu iki özelliği birarada taşıyor olması gerekirdi... | ||||
Bunu bir örnekle birlikte incelemek ister misiniz? Tıklayınız: Cinniler | ||||
Buraya kadar tanımlamaya çalıştıklarımdan anlaşılması gereken kısaca şöyledir: | ||||
| ||||