"Dönersen ıslık çal” demişlerdi giderken,
"Dönersen ıslık çal!
Biz duyarız sesini, anlarız hemen geldiğini
Dönersen ıslık çal... Dönersen ıslık çal”
Ben ki küçücük, minicik bir şeyim.
Ama gölgem herkesten büyük
Dev gibi gölgem var benim.
Bu yüzden, “dönersen ıslık çal" dediler ardımdan,
Dönersen ıslık çal...”
Şimdi, rüzgârın ıslıklar çaldığı bir yerden sesleniyorum
Bakalım kim duyacak sesimi,
Beni kim anlayacak, merak ediyorum?
Çok eskiden, derinliklerinde yaşardım bir denizin.
Ve iri bir midye kabuğunun tam içindeydi evim.
Sadece şarkı söylemekti bütün işim gündüzleri.
Deniz kızları eşlik eder, gezerdim hep geceleri.
Balıklardan başka, iki sıkı dostum daha vardı:
Biri onurlu Albatrostu, öteki serseri Martı
Güvercinlerin teslimiyetçiliği yoktu onlarda.
Ve çok güzel bir sevgilim vardı bir de, adı Güneş’ti.
Her sabah ve akşam denizde ışıklarını yıkardı
Ve ılık meltem rüzgârlarıyla saçlarını tarardı.
Şarkımı her gün küçük bir kayanın üstünde söylerdim.
Bulutlardan yatağında, gülerdi bana sevgilim.
Elimde aşka gelir, konuşurdu yosun yeşili gitar,
Ve tepemde, denizin sokak çocuklarıydı martılar.
Denizde, sevdama tanık herşey katılırdı şarkıma.
Her biri de gönülden sevinirdi o büyük aşkıma.
Güneş’e serenatım göklere yükselince,
Martılar koro yaparlardı bana kendi dillerince.
Sessizce dinlerdi şarkımı güleç yüzlü balıklar,
Ve başıma kadar sıçrardı o neşeli yunuslar.
Sevda yüklü gemiler gelir geçerdi her yönümüzden
Her birine el sallardım ben de, şarkımı hiç kesmeden.
Önlerinde, yunuslar daima kılavuzluk yapardı
Martılar hepsini mutlaka çığlıklarla uğurlardı.
Köpük köpük yol verir, açılırdı deniz önlerince
Dumanlar savurup, yol alırken gemiler sessizce.
Kayan yıldızları toplardım Deniz kızları ile geceleri
Göz kırpar, yol gösterirdi bize deniz fenerleri.
Vahşi Avcılar geldi bir gün, kocaman tekneleriyle
Korkmuş, kabarmıştı deniz, dalgalarının titreyişiyle.
Günlerce bekleyip kamp kurdular ortasında denizin
Bir örnekti giysileri, yüzleri yoktu hiç birinin.
Anlayamadık nedir onların bu korkunç öfkesi?
Kararlıydılar hepsi de, yakalamak için Güneş’i!
Hepimizi de tehdit ettiler muazzam silahlarıyla
Gittikleri gün, deniz kirlenmişti Güneş’in kanıyla!
Sonra, bir daha hatırlamamak için bu kötü anı,
Deniz kızları bulutlarla temizlediler o kanı!
Günbatımında kaya başına toplanırdık hepimiz
Köpük köpük ağlar, dalga dalga inlerdi koca deniz.
Hep hüzün dolu şarkılar söylerdim artık geceleri
Ve bağışlamadım hiç bir zaman Güneş’i katledenleri!
Sessizce dinler, ağlardı balıklar, yüzleri hep asık
Deniz Kızları küstüler, onlarla çıkmıyordum artık.
Kayan yıldızlar, düşüyorlar şimdi denizin dibine,
Bir bir takılıp dikenli deniz kestanelerine.
Sonra, dayanamadım bir gün, terkedip gittim denizi
Bu yüzden hep ürkek ve üzgündür ona bakışım şimdi.
“Dönersen ıslık çal” demişlerdi hepsi de arkamdan
“Biz duyarız sesini, anlarız hemen geldiğini
Dönersen ıslık çal sen mutlaka, dönersen ıslık çal!”
Biliyorum, balıkların yüzü hala asık
Benim de yüreğim bu yüzden bu kadar yanık.
Biliyorum, Deniz Kızları hala bana küskün
Bu yüzden sesimde titrer hep böylesi bir hüzün.
Böyle işte hikayesi, denizdeki o meçhul kanın
Ezgisini rüzgârlar taşıyor şimdi, o meşhur şarkının:
"HOŞÇAKAL KARDEŞİM DENİZ!"