Su çürüyünce toprak da küser



Su çürüyünce toprak da küser

Doğadaki en önemli hayat kaynakları: Toprak, hava ve su.
Tıpkı saçayağı gibi, doğamızdaki yaşamın hayat damarları gibi her biri de.

Toprak yüzünden insanlı tarihi boyunca nice savaşlar yapılmış, nice canlar feda olmuş, ne çok kanlar akmış çağlardır. Ama hala da devam etmekte olan bu savaşları tamamen ortadan kaldırabilecek bir barış çizgisine gelemedi daha dünyamız. İnsanoğlu kendi ürettiği o korkunç silahları yine kendi ürettiği o dev çöp yığınlarına atabilecek bir barışı yakalayamadı hala.

Geçtiğimiz 20. yüzyıl, bu açıdan, tüm yeryüzünde estirilen soğuk savaş rüzgarları nedeniyle, dünya barışı açısından ziyan edilen bir yüzyıl oldu. Umarım, 21. yüzyıl da bu açıdan ziyan edilen bir yüzyıl olarak yer almaz tarihte.

Bu insanlık ve dünyamız için dilenen bir umut sadece.
Ama gerçekler, bu konuda hiç de içaçıcı değil. Hazırlanan raporlar savaşların ve savaş tehdidinin daha da yeryüzünden uzun yıllar kalkmayacağını söylüyor. Hem de sudan savaşlar. Ya da su savaşları!

Bu tanımlamaya bakıp da sakın insanları artık savaşı ve silahı bırakıp, birbirlerini suyla ıslatıp, sulu bir savaş yapacaklarını sanmayın. Keşke olabilse böyle bir şey.

Hazırlanan raporla, insanların bırakın birbirini ıslatıp su şakaları yapmasını, içecek suyu bile bu gidişle ileride bulamayacağı alarmını veriyor. Dünyadaki su kaynaklarının tehlikeli bir şekilde azaldığı ve geçen yüzyılda toprak için savaşan devletlerin bu yüzyılda su için savaşabilecekleri belirtiliyor.

Kısacası, su kaynakları bakımından dünyamızın geleceği bugünkü manzarada pek parlak görünmüyor. Doğanın bozulan dengesi, ağaç ve orman katliamları, denizlerde kimyasal ve evsel atıklar yüzünden yaratılan kirlilik, kısaca insanoğlunun çevreye karşı bilinç ve duyarsız tavrı yüzünden yakın gelecekte doğal su kaynakları yok olma düzeyine kadar düşecek!

Dünyanın geleceği için kafa yoranlara göre; bu varılan noktada insanlık yakın gelecekte su için savaşabilir, suyun savaşını yapabilir, su savaşları çağa damgasını vuran biricik savaş olabilir! Hem komik, hem de dramatik bir durum.

Su, dünyanın en kıt kaynaklarından biri.
Suyu ekonomik bir biçimde kullanmak, geleceğe daha güvenle bakabilmek anlamına geliyor artık. Kısaca su, hayat demek. Su olmazsa yaşam da olmaz!

Yeryüzünde su nasıl oluştu?

Genellikle ender olarak sıvı halde olan su, evrenin her yerinde bulunur. Ancak genel olarak buz ve su buharı halinde bulunuyor. Bugün dünyamızda sıvı halde bulunan su ise, çağlar öncesine dayanıyor. Yani bugün dünyamızda, milyonlarca yıl önce oluşan sular dolaşıyor.


Bir teoriye göre, dünyamızdaki su, 4,5 milyar yıl önce oluşmaya başlamış.

Evrendeki büyük patlamanın hemen ardından, bir kaç saniye içinde suyun oluşmaya başladığı belirtiliyor. 4,5 milyar yıl önce dünyayı meydana getiran mağma soğumaya başladı ve dünya yüzeyinde bir kabuk oluşturdu. Bu soğuma sırasında suyun bir bölümü kimyasal olarak kayalardaki minerallere bağlandı. Suyun diğer bölümü ise kaya kristalleri arasına sıkıştı, buralara hapsoldu. 3,5 milyar yıl önce ise, durgun sular meydana geldi.

Bugün güneş sistemi içinde yaşamın olduğu bilinen tek gezegen olan Dünya'da, büyük patlamanın ardından oluşan soğuma arttıkça, su buharı sıkıştı ve tufanlar arttı. Ve böylece her yeri bir su tabakası kapladı. İşte bugün kıtaları çevreleyen okyanus ve denizlerin böyle oluştuğu belirtiliyor.

Doğal su kaynakları diye adlandırdığımız akarsuların oluşumu ise, yerin altından fışkıran pınarlar ya da kayalardan kendine yer bulup akan dereler, ırmaklar, çaylar ve nehirler olarak onbinlerce yıldır bu denizleri besleyip durdu. Bu akarsular aynı zamanda toprağı, insanı, hayvanı ve doğadaki tüm canlıları da besleyip susuzluğunu giderdi, onlara bir yaşam kaynağı oldu.

Suyun yaşam için taşıdığı anlam; atasözlerine, efsanelere, masallara, şarkılara, türkülere konu oldu. Ama korkarım bundan sonra şarkı ve türkü yerine su için ağıt yakılabilir. İnsanoğlunun aç gözlü ihtirası ve cehaleti nedeniyle yarattığı çevre sorunlarının sonucu olan doğal dengenin bozulması dolayısıyla. Bundan sonra kimseye "su gibi uzun ömrün olsun" diyemeyecek olmak ne acı!

Evrendeki büyük patlamanın hemen ardından, bir kaç saniye içinde suyun oluşmaya başladığı belirtiliyor. 4,5 milyar yıl önce dünyayı meydana getiran mağma soğumaya başladı ve dünya yüzeyinde bir kabuk oluşturdu. Bu soğuma sırasında suyun bir bölümü kimyasal olarak kayalardaki minerallere bağlandı. Suyun diğer bölümü ise kaya kristalleri arasına sıkıştı, buralara hapsoldu. 3,5 milyar yıl önce ise, durgun sular meydana geldi.

Bugün güneş sistemi içinde yaşamın olduğu bilinen tek gezegen olan Dünya'da, büyük patlamanın ardından oluşan soğuma arttıkça, su buharı sıkıştı ve tufanlar arttı. Ve böylece her yeri bir su tabakası kapladı.

Türkiye, su zengini bir ülke değil aslında. Yapılan istatistiklere göre, su zengini bir ülke olabilmek için kişi başına 7 bin metreküp su potansiyeline sahip olmak gerekiyor. Ülkemizde ise, kişi başına düşen su miktarı ancak 3.340 metreküp olarak saptanmış. Ve 2050 yılında da Türkiye'nin bu gidişle su fakiri bir ülke olacağı vurgulanıyor.

Olaya bir de bu açıdan baktığımızda, doğal su kaynaklarımızı ne denli çılgınca ve korkunç bir şekilde talan ettiğimiz gerçeğiyle yüzleşmemiz gerekiyor. Bunun için de çok uzağa bakmayın, sadece kendi yaşadığımız çevrenize, bulunduğunuz yerlerde doğal su kaynaklarının ne halde olduğu, nasıl tehditlerle karşı karşıya olduğuna bakın.

Su kaynakları yok olmaya yüz tuttukça, sanki toprak da buna neden olan insanlığa küsüyor.
Önce su çürüyor, sonra toprak küsüyor...

Sonraki yazı: Gediz Havzası'ndaki verimli topraklar nasıl talan ediliyor?


Yorumlar - Yorum Yaz