Simavna kadısının oğlu Şeyh Bedrettin


Gediz HavzasıŞeyh Bedrettin’e göre “toprak işleyenindir” ve “bütün dinler kardeştir”. Şeyh Bedrettin,”arazi ortak, esbab ortak, akçe ortak, mal-mülk ortak, kadın istisna” der.

Şeyh Bedrettin’e göre; Tanrı’nın özüyle yaratılanlar birdir, aralarında varlık ve oluş bakımından bir fark yoktur. Tüm insanlar eşit doğmuştur ve eşit yaşama hakkına sahiptir. Dünya ve ahiret iki ayrı varlık değildir. Ölümden sonra dirilme olmadığı gibi, dünyanın dışında başka bir alem de yoktur. Cennet ve cehennem de birer kavram olmaktan öteye gitmez. Dünyada mutlu olan cennette, mutsuz olan cehennemde yaşıyor demektir.

Kuran’da geçen tüm kavramlar ve buyruklar, birer örnektir. Gerçek amaç; insanlara doğruyu ayrı ayrı nitelikleriyle anlatmaktır. Ruh da bedenden ayrı, bağımsız bir varlık değildir. Bedenle birlikte ruh da göçer gider. (Meydan Larousse, Cilt: 11, Sf: 343, 344)

Bütün manevi varlıklar, insan düşüncesinin özünden doğmuştur. Gerçek olan insandır. Tüm dinler, aynı Tanrı tarafından gönderildiğine göre, kardeştir. Tüm dünya malları, insanların ortaklaşa yararlanması içindir. Yeryüzünde doğal sınırlar, senin benim diye gerçekten bölünmüş toprak parçaları yoktur. Bu yalnızca insanoğlunun zayıf nefsinin, obur ihtirasının, dizginlenemeyen egemenlik duygusu ve çılgınca bir sahip olma tutkusunun harekete geçirdiği yağmalama sonucu ortaya çıkmış bir durumdur. (Şeyh Bedrettin - Varidat

Şeyh Bedrettin’in düşünceleri kısa zamanda halk tarafından benimsenmeye başlanmıştı. Devlete ve var olan duruma tepkili olan halk tabakaları arasında geniş bir destek buldu, müritleri çoğaldı. “Bütün dinler kardeştir” söylemi nedeniyle, müritleri arasındaHıristiyan, Musevi ve Ermeniler de görüldü. 

Şeyh Bedrettin’in en güvendiği, yetişmiş iki müridi vardı: Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal.

Bu iki sadık mürit, Çelebi Mehmet’in Şeyh Bedrettin’in üzerine asker göndermesi üzerine Osmanlı’ya karşı bir direniş örgütlemeye koyuldu. Şeyh Bedrettin’in, en güvendiği müridi olanBörklüce Mustafa’ya sevgisini göstererek, bir keresinde “Dede Sultan” demesi, müritler gözünde onun Bedrettin’in kendinden sonraki “halefi” olarak belirlendiği izlenimi doğurmuştu.

Börklüce Mustafa, İzmir bölgesinde harekete geçerek, başkaldırıyı burada örgütlemişti. Torlak Kemal ise, Manisa yöresinde faaliyetini sürdürdü. Börklüce, bölgedeki yoksul halk tabakasının,Torlak ise alevi göçebelerin başındaydı.

Börklüce Mustafa, halkın vergi vermek istememesi üzerine Çelebi Mehmet’in gönderdiği Osmanlı ordusunu ilk savaşta 5 bin müridi ile Karaburun’da bozguna uğrattı. Halk kazanmanın sarhoşluğunu yaşarken, bu zafer Manisa ve yöresinde de büyük ses getirdi, Bedrettin’in düşüncelerinin yayılmasını sağladı.

Ancak, bir süre sonra Osmanlı ordusu ikinci kez Börklüce Mustafa’nın üzerine gönderildi. Bu kezki çatışma öncekinden çok daha sert oldu. Bu kez, kaybeden Börklüce Mustafa’ydı. Savaşı kazanan Osmanlı ordusu da çok acımazsız davrandı. Halk hareketini bastırırken, çok büyük kıyım yaptı. Şeyh Bedrettin yanlıları Selçuk’ta asıldı.

Osmanlı ordusu daha sonra da Manisa’ya doğru ilerledi. Şeyh Bedrettin’in en güvendiği diğer müridi Torlak Kemal, Börklüce’nin yenilgiye uğrayarak öldürülmesinin ardından kendisine katılan müritleri ile birlikte Osmanlı ordusuna karşı direnmeye çalıştı. 

Osmanlı tahtındaki Çelebi Mehmet’in üzerine gönderdiği oğlu Şehzade Murat (Fatih’in babası) ve Beyazıt Paşa’ya karşı Manisa yöresinde savaştı. Yenilgiye uğrayan Torlak Kemal, daha sonra Manisa’da asıldı...         

Böylece, Şeyh Bedrettin’in önderliğinde, müritleri Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal’in başlattığı halk hareketini bastıran Çelebi Mehmet, bir süre sonra Şeyh Bedrettin’i de ele geçirdi.  Ve Şeyh Bedrettin, Serez çarsısında asıldı. Yıl 1419’du...

Simavna kadısının oğlu Şeyh Bedrettin, müritlerinin tümü kılıçtan geçirilince, sürgün olarak bulunduğu İznik’ten yola çıkarak Çelebi Mehmet’in bulunduğu Serez’e kendi ayağı ile geldi ve boynunu ipe yine kendi uzattı.

Tarih şöyle yazıyor: Çelebi Sultan Mehmet, Bedrettin’i karşısında görünce, “Yüzünüz neden bu kadar sarardı?” diye sormuş. Bedrettin de şu karşılığı vermiş: “Güneş, batarken sararır!”



Şeyh Bedrettin
’e göre “toprak işleyenindir” ve “bütün dinler kardeştir”. Şeyh Bedrettin,”arazi ortak, esbab ortak, akçe ortak, mal-mülk ortak, kadın istisna” der.

Şeyh Bedrettin’e göre; Tanrı’nın özüyle yaratılanlar birdir, aralarında varlık ve oluş bakımından bir fark yoktur. Tüm insanlar eşit doğmuştur ve eşit yaşama hakkına sahiptir. Dünya ve ahiret iki ayrı varlık değildir. Ölümden sonra dirilme olmadığı gibi, dünyanın dışında başka bir alem de yoktur. Cennet ve cehennem de birer kavram olmaktan öteye gitmez. Dünyada mutlu olan cennette, mutsuz olan cehennemde yaşıyor demektir.

Kuran’da geçen tüm kavramlar ve buyruklar, birer örnektir. Gerçek amaç; insanlara doğruyu ayrı ayrı nitelikleriyle anlatmaktır. Ruh da bedenden ayrı, bağımsız bir varlık değildir. Bedenle birlikte ruh da göçer gider. (Meydan Larousse, Cilt: 11, Sf: 343, 344)

Bütün manevi varlıklar, insan düşüncesinin özünden doğmuştur. Gerçek olan insandır. Tüm dinler, aynı Tanrı tarafından gönderildiğine göre, kardeştir. Tüm dünya malları, insanların ortaklaşa yararlanması içindir. Yeryüzünde doğal sınırlar, senin benim diye gerçekten bölünmüş toprak parçaları yoktur. Bu yalnızca insanoğlunun zayıf nefsinin, obur ihtirasının, dizginlenemeyen egemenlik duygusu ve çılgınca bir sahip olma tutkusunun harekete geçirdiği yağmalama sonucu ortaya çıkmış bir durumdur. (Şeyh Bedrettin - Varidat

Şeyh Bedrettin’in düşünceleri kısa zamanda halk tarafından benimsenmeye başlanmıştı. Devlete ve var olan duruma tepkili olan halk tabakaları arasında geniş bir destek buldu, müritleri çoğaldı. “Bütün dinler kardeştir” söylemi nedeniyle, müritleri arasındaHıristiyan, Musevi ve Ermeniler de görüldü. 

Şeyh Bedrettin’in en güvendiği, yetişmiş iki müridi vardı: Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal. Bu iki sadık mürit, Çelebi Mehmet’in Şeyh Bedrettin’in üzerine asker göndermesi üzerine Osmanlı’ya karşı bir direniş örgütlemeye koyuldu. Şeyh Bedrettin’in, en güvendiği müridi olanBörklüce Mustafa’ya sevgisini göstererek, bir keresinde “Dede Sultan” demesi, müritler gözünde onun Bedrettin’in kendinden sonraki “halefi” olarak belirlendiği izlenimi doğurmuştu.

Börklüce Mustafa, İzmir bölgesinde harekete geçerek, başkaldırıyı burada örgütlemişti. Torlak Kemal ise, Manisa yöresinde faaliyetini sürdürdü. Börklüce, bölgedeki yoksul halk tabakasının,Torlak ise alevi göçebelerin başındaydı.

Börklüce Mustafa, halkın vergi vermek istememesi üzerine Çelebi Mehmet’in gönderdiği Osmanlı ordusunu ilk savaşta 5 bin müridi ile Karaburun’da bozguna uğrattı. Halk kazanmanın sarhoşluğunu yaşarken, bu zafer Manisa ve yöresinde de büyük ses getirdi, Bedrettin’in düşüncelerinin yayılmasını sağladı.

Ancak, bir süre sonra Osmanlı ordusu ikinci kez Börklüce Mustafa’nın üzerine gönderildi. Bu kezki çatışma öncekinden çok daha sert oldu. Bu kez, kaybeden Börklüce Mustafa’ydı. Savaşı kazanan Osmanlı ordusu da çok acımazsız davrandı. Halk hareketini bastırırken, çok büyük kıyım yaptı. Şeyh Bedrettin yanlıları Selçuk’ta asıldı.

Osmanlı ordusu daha sonra da Manisa’ya doğru ilerledi. Şeyh Bedrettin’in en güvendiği diğer müridi Torlak Kemal, Börklüce’nin yenilgiye uğrayarak öldürülmesinin ardından kendisine katılan müritleri ile birlikte Osmanlı ordusuna karşı direnmeye çalıştı. 

Osmanlı tahtındaki Çelebi Mehmet’in üzerine gönderdiği oğlu Şehzade Murat (Fatih’in babası) ve Beyazıt Paşa’ya karşı Manisa yöresinde savaştı. Yenilgiye uğrayan Torlak Kemal, daha sonra Manisa’da asıldı...         

Böylece, Şeyh Bedrettin’in önderliğinde, müritleri Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal’in başlattığı halk hareketini bastıran Çelebi Mehmet, bir süre sonra Şeyh Bedrettin’i de ele geçirdi.  Ve Şeyh Bedrettin, Serez çarsısında asıldı. Yıl 1419’du...

Simavna kadısının oğlu Şeyh Bedrettin, müritlerinin tümü kılıçtan geçirilince, sürgün olarak bulunduğu İznik’ten yola çıkarak Çelebi Mehmet’in bulunduğu Serez’e kendi ayağı ile geldi ve boynunu ipe yine kendi uzattı.

Tarih şöyle yazıyor: Çelebi Sultan Mehmet, Bedrettin’i karşısında görünce, “Yüzünüz neden bu kadar sarardı?” diye sormuş. Bedrettin de şu karşılığı vermiş: “Güneş, batarken sararır!”


Resimlerde, sanatçı Suavi'nin Şeyh Bedrettin'in hayatını canlandırdığı 'Hakikat' filminden sahneler

Yağmur çiseliyor,
korkarak
yavaş sesle
bir ihanet konuşması gibi.

Yağmur çiseliyor.
Serez’in esnaf çarsısındabir
bakırcı dükkanının karşısında
Bedrettin’im bir ağaca asılı.

Yağmur çiseliyor.
Gecenin geç ve yıldızsız bir saatidir.
Ve yağmurda ıslanan
yapraksız bir dalda sallanan
Şeyhimin çırılçıplak etidir.

Yağmur çiseliyor.
Serez çarsısı dilsiz,
Serez çarsısı kör.
Havada konuşmamanın,
görmemenin kahrolası hüznü
Ve Serez çarsısı
kapatmış elleriyle yüzünü.

Yağmur çiseliyor...

(Nazım Hikmet  - Şeyh Bedrettin Destanı)

 Şiirin tümü için tıklayınız: Şeyh Bedrettin Destanı

Şeyh Bedrettin’in 1924’te Serez’deki mezarından çıkarılan kemikleri İstanbul’a getirilmiş, 1961’de Sultan Mahmut Türbesi haziresine gömülmüştür. Edirne’de bir zaviyesi, Bursa’da da bir mescidi vardır. (Meydan Larousse, Cilt: 11, Sf: 343, 344)


0 Yorum - Yorum Yaz