kapı aralığından süzülmeye başladı ışık
fısıltı, dilsiz bir şair oldu aydınlığa
kör bir kemancı zaman, serenat okumakta güneşe
Zaman dilsiz, zaman yangın yeri, zaman karanlık.
İlk kurtarılacak bu yangında, ağır kapılar ardında kilitli.
Onlar demirbaşlar sözcükler, hayatımızdaki sessiz tanık.
O sözcükler ki, geniş zamanın mahzeninde gizli...
Kilit vuruluysa dillerde, hakimi olunamaz zamanın.
Korkunç sessizlikte, koyu karanlıktır demlenişi hayatın.
O zaman sessizlik, ne kadar da ağır bir kahır...
Gecenin gardiyanları sırtını sıvazlar sessizliğin,
En sadık işbirlikçisidir diye karanlığın.
Ve susarak kutsanan günahlar için,
Madalyalar dağıtır şerefine akan kanların.
susmak mı ağlamak mı daha beter?
Yoğun bir sis ve kapkara kir hayatın üzerinde.
Bezgin hayatlar, büyütür sessizliğini sabırsız bekleyişte.
Suskun dillerdeki giz, fısıltının doğumunu umutla besler.
Artık anlamı yok izlemenin sessizce.
Susmak mı, yoksa ağlamak mı daha beter?
Sabırla beslenen sessizlik; bir fısıltı ya da çığlık olup patlar:
"Artık yeter!"
Artık ağlamak değil, susmak daha beter!
Zaman yangın yeri, zaman dilsiz, zaman karanlık.
Demlenişi günlerin, sesin doğum anını bekler.
Gecenin sağırlığına isyan ediyor artık
İşte kapı aralığından süzülüyor ışık
Fısıltı, dilsiz bir şair olmuş aydınlığa
Kör bir kemancı zaman, serenat okumakta güneşe..
gideceği limanı bilmeyene
hiçbir rüzgârdan hayır gelmez!
Zaman yangın yeri, zaman dilsiz, zaman karanlık!
Şimdi ağlamak değil, susmak daha beter
İşte kapı aralığından süzülüyor ışık
Demlenişi günlerin, sesin doğumunu bekler
Fısıltı, dilsiz bir şair olmuş aydınlığa
Kör bir kemancı zaman, serenat okumakta güneşe
Gecenin sağırlığına isyan ediyor artık...