Davos'un bedeli!

Davos'un bedeli mi?

Suriye
sınırındaki mayınların temizlenmesi ve arazinin, temizleyecek olan şirkete yap-işlet-devret modeliyle verilmesini öngören yasa tasarısıyla ilgili uzlaşma arayışları sürüyor.

Demek ki, efendisi Amerika, Davos’ta yaptığı shovdan sonra Erdoğan’ın kulağını fena halde çekmiş. Şimdi de bedel ödetiliyor: Türkiye’nin mayınları temizletilecek bilmem kaç dönümlük toprağı İsrail’e verilsinmiş!

Erdoğan
, yerel seçimler öncesi kamuoyuna “güçlü lider” mesajı verecek bir shov yapmaya kalkışmıştı Davos’ta. Bunun bir shov olduğunun pek çoğumuz farkındaydık zaten. Ayrıca bunun bedelinin ağır olacağını da biliyor ve bekliyorduk "bakalım Erdoğan’ın özürü nasıl olacak?" diye. Erdoğan şimdi özür dilemek için topraklarımızı İsrail’e verecek kadar gözü döndüyse, demek ki efendisi Amerika fena halde kulağını çekmiş olmalı. 

Bu durumda, Erdoğan'ın özürü kabahatinden de büyük olacak!

 

Davos olayı senaryo muydu?

Veya demek ki İsrail’e önceden bu konuda verilmiş bir söz var
Başbakan’ın: “Geçmişte faşizan uygulamalar oldu, azınlıklar ülkeden kaçırıldı” sözleri de açıkça mayın temizleme işinin İsraillilere verilmesine karşı çıkanları susturmaya yönelik bir lafebeliği. Eğer verilmiş söz olmasa Başbakan böyle bir çıkışı neden yapsın? 
Başbakan Erdoğan'ın kendisi, çok değil geçen yıl Ağustos ayında özbeöz Türk olduğu halde önce Fazıl Say’ı, sonra da Hürriyet Gazetesi yazarı Bekir Coşkun’u ülkeden kovarken, ne kadar demokrat olduğunu mu gösteriyordu, yoksa içindeki faşizanlığı mı?

İhale konusunda İsrail’e söz verildiğinin ikinci belirtisi ise İsrail Büyükelçisi Gabby Levy’nin Urfa’ya giderek “İsrail topraklarınıza el koymak istemiyor. İsrail buraya sadece iş yapmak için gelmek istiyor” diye lobi yapması da düşünüldüğünde, diğer olasılık, Davos shovunun bir senaryo olduğu akla yakın görünüyor. Eh ortada bir senaryo varsa, herkese de uygun roller düşer tabii. Biz bu olaya yine de Davos’un bedeli demeyi daha doğru buluyoruz.
Ama yine de teslimiyetin bu kadarına da pes denmez mi?

Bakın, bir gazetede Urfa’nın Suruç ilçesinden bir köylü vatandaş ne demiş:  
“Mayınların cefasını çeken biziz, kullanma hakkı da bize aittir. Eğer Yahudilere verilirse akıbetimiz Filistin’e döner.”

 

Davos zaten bir tuzak mı?

Davos
’ta zaten Erdoğan’ın işi ne? 
Her yıl Ocak ayında İsveç’in Davos kasabasında yapılan ve “Davos Zirvesi” olarak da tanımlanan Dünya Ekonomik Forumu (DEF), emperyalist ülkelerce dünyanın diğer ülkeleri ve haklarının kaderleri üzerine çirkin pazarlıkların yapıldığı bir zirvedir. 

Basına yansıdığı kadarıyla, doların piyasalarda değer kaybı, yeni seçilen ABD Başkanı’na öneriler, Rusya nereye gidiyor, AB’nin geleceği, yeniden yapılanma için reformlar, AB’nin ABD’nin Ortadoğu politikalarından rahatsızlık duyması, Kıbrıs sorunu vb. başlıkların yanı sıra, bu yıl Emperyalist Davos Zirvesi’nin en önemli ve öncelikli gündemi, “terör ve terörizme karşı savaş” tartışmaları oldu. Bu bakımdan Davos zaten Erdoğan için bir tuzaktı. Çünkü Erdoğan'ın zayıflığının ne olduğu zaten dünyada biliniyor. Damarına basmak o kadar da zor değil...

Güya Başbakan Erdoğan, Davos Zirvesi’nde Filistinli din kardeşlerinin haklarını koruyabilmek adına İsrail’e kabadayılık yaptı . Peki şimdi ne yapıyor? Filistin’de soykırım yapmakla suçladığı ve eleştirdiği İsrail’e memleketinin topraklarını peşkeş çekmek için muhalefeti iknaya ve vatandaşı da kandırmaya çalışıyor.

 

Türkiye satılık mı?

"Türkiye satılık mı?" sorusunun cevabını, “hayır, değildir” diye verebilmemiz giderek zorlaşıyor. AKP Hükümeti’nin çıkardığı “yabancıların mülk edinmesini kolaylaştıran AB uyum yasaları” gereği, ülkemizin 81 ilinden 70'inde yabancılara toprak satışlarının yapıldığını kaç yıldır biliyoruz çünkü. Bu konudaki makalemi okumak için tıklayınız: Bir ülke nasıl satılır?

Askeri bölgeler de satılacak!
Ama "AB uyum yasaları" yutturmacası, sadece verimli tarım arazileri ve çeşitli illerdeki arsa vs tahsislerini içermiyor artık. 22 Temmuz seçimlerinden sonra AKP Hükümeti’nin yeni önergesiyle “askeri bölgeler ile özel güvenlik bölgelerinin de satışa çıkarılması” Adalet Komisyonu’nda ele alınmış, Genelkurmay’ın karşı çıkması üzerine de, rotüş yapılarak komisyondan geçirilmesi sağlanmıştı.

Askeri ve özel güvenlik bölgeleri bir ülkenin stratejik bölgeleri anlamına geliyorsa, bu nasıl bir satıştır o zaman?

 
"Ülkeyi pazarlamak" nedir?

Başbakan Erdoğan
’ın 14 Ekim 2006’da söylediği “Benim asli vazifem ülkemi yabancılara pazarlamaktır” sözlerini hala unutmadık. 
Unutmayacağız da. 
Unutanlara da hatırlatmaya devam edeceğiz…

      30 Mayıs 2009    

 

0 Yorum - Yorum Yaz