Hırs, öfke ve kin kokuyor yaşamın ringi.
Dövüşmenin kuralı yok!
Herşey serbest!
Yakın temas ya da uzaktan kroşe yumruk...
Zenci ya da beyaz, iki insan dövüşür.
Ayakta kalansa: yaşam!
Ölümün adı: “şike” olsun!
Cani ruhlu, yakışıklı bir delikanlıdır hırs.
Senaryolaştırılmış yaşamlar, ringin mavi köşesinde kan kusar kovalara.
Tere boğulur hırs!
Yorgunluğun hipotenüsü!
O an anlarız:
Hırsla ulaşılan zirvede, ancak ölümle biter mola!
Teslimiyetin soğuk nefesi, hep peşindedir onursuz yaşamın!
Zirveye ulaşmanın adı: “yaşamın bedeli” olsun!
Bekleyişin ötesinde...
Duvarlar kadar soğuk, gecekondular kadar yoksuldur gece.
Umut derseniz, hep rötarlı tren seferleri...
Özlem ise; yoksul mahallelerin umut çocuğu...
Bekleyişin adı: “umut” olsun!
Barışın ikiz kardeşi!...
Siyahtı-beyazdı derken, yaşamın griye dönüştüğü anda eleştiri süzgecinden geçer yaşam.
Bilinmezliğin ötesinde çıkılan o yaşam ringinde bekleyen tek olgu ise:
10’a kadar saymaktır sadece.
Kurallar derseniz, vicdan tayin etsin.
Kazananın adı: “insanlık” olsun!
Bekleyişin ötesinde...
Yaşamın zirvesinde...
Bir üçlü saçayağı gibidir yaşam:
İnanç, dürüstlük ve onur...
Ve ağır ağır çıkacaksınız onur merdivenlerinden.
Dudaklarınızda masmavi bir ışık türküsüyle...
Sonrası?
Sonrası zirvenin adı:
Meditasyon... Ermek... Ya da Nirvana!
Sonrası?
Sonrası, “insan olmanın adı” olsun!
Ölüm bile aciz kalsın yanında!
,
Çünkü, erdem olacaktır zirvedeki tek rüzgar!
Zayıfsan savurur, güçlüysen kucaklar!..