Kapılar vardır, rengârenk.
Her kapının ardında bir başka yüz, bir başka yaşam.
Yaşamın bir başka sessiz ortağı ve tanığıdır bu yüzden kapılar.
Kimi zaman bin bir umutla çalınan, ama bir solukta kapanan kapılar.
Paylaşılmış en yüce değerlerin açılışı, istenmeyen ve sevilmeyen değerlere bir kapanış, terk edilişlerin eşiği, ihanetler ve yitirilmiş umutların hüzün perdesi, hırsların, nefretlerin hedef tahtası, yasa dışı sevilerin yasak duvarlarıdır, içeri ya da dışarı açılan yapılarıyla kapılar...
Gizemden serüvene, heyecandan teslimiyete, tutsaklıktan demir parmaklı hücrelere kadar uzanan o duvarlı yolculuğun da görgü tanıkları. Kazanılan yenilgilerin kaybedilmiş zaferlerinde hep onlar vardır.
Zulüm, nöbet tutarcasına oturup da bekler bazen eşiklerinde: Onu bir cehenneme götürüyorlar Karanlık merdivenlerinde kayboluyor Tutsak edilmiş namuslu ve genç elleri Dış dünyadan ne bir ses, ne bir ışık Derinliklerindeydi artık bir zindanın Oturmuş gibiydi zulüm, eşiğine Ölüme açılan kapıların Sehpalar kurulmuştu her yana Ve sehpa, utanç içinde Katıldı şarkısına karanlığın.. Bazen bir demirden şövalye, bazen ahşap bir kahramandır kapılar. Direncin simgesi, korkuların bekçisi, savunmanın kalkanı, küskünlüğün de perdesi. "Eğer gidersen..." diye söze başlayıp, "Eğer bir gün geri dönersen..." diye tamamlanan sözcüklerin dil kılavuzudur kapılar. Ya dile gelirlerse bir de? Hep açık olmalarına karşın, özlenmiş sevilerin de uyarıcılarıdır kapılar, yaşamın maskeli balosunda kuşandıkları o rengarenk kostümleriyle. Ama çalınmadan girilen kapılar da vardır. Ama yine de, değişen ya da kaybedilmiş değerler adına, yalnızlık girdabında kendisini boğuluyor gibi hissedenler, çalınacak tek kapının işte bu kapı olduğunu bilmeliler... |