Sülfürik asit projesi laboratuarı Türkiye mi? | ||
Çaldağı, sülfürik asit projesi için pilot bölge oluyor! | ||
AB ve Dünya Bankası gibi kuruluşların Avrupa’nın göbeğinde bir çevresel faciaya göz yummaması nedeniyle Avrupa ve Balkanlarda tamamen umudunu yitiren İngiliz European Nickel (ENK) şirketi, gözünü Türkiye’ye çevirmişti. (Bakınız: Evet kovuldunuz) Dünyada hiçbir ülkede uygulanmasına izin verilmeyen proje için Türkiye’yi kendilerine cazip bir yer olarak gösteren nedenler ise; çevre bilinci ve çevreye duyarlılığın zayıf oluşu, bu konularda halkın çok cahil olması, yoksulluğun çok fazla olması ve ülkenin adeta bir yolsuzluklar cenneti haline gelmesiydi. Projesi için ümitlendiği bu ortamlar dolayısıyla European Nickel şirketi hiçbir ülkede alamadığı izni Türkiye’de sürdürdüğü lobi faaliyetleri ve güçlü diplomatik ilişkiler sonucu elde edebildi. Daha önce deneme çalışmaları yaptığı Arnavutluk, Sırbistan ve daha birçok ülkelerden kovulmuş olan şirket, dünyada hiçbir ülkede uygulanmasına izin verilmeyen “sülfürik asit liç usulüyle açık nikel madeni işletmesi” projesi için böylece Çaldağı’nı pilot bölge yaparak, nikel madenciliğinde sülfürik asit projesinin “Amiral Gemisi” ilan etti. Diplomatik ilişkiler ve baskılarla Türk hükümetinin zayıf yönlerini kullanmış ve istediği ÇED Raporu’nu da zaten kimselerden habersiz alabilmişti. Dolayısıyla devlet (ya da hükümet) gücünü de arkasına alan İngiliz European Nikel şirketinin Çaldağı’ndaki kolu Sardes şirketi, tüm Gediz vadisini yok edecek tehlike potansiyeline sahip bir projeyi uygulayabilmek için her türlü resmi engeli aşmayı başarmıştı. Ama kendilerinin kobay olmasına da izin vermeyen yöre halkının direnişinin gücünü aşamadı. Böylece Çaldağı, bir direnişin de adı oldu… Şimdi de bu kez Gördes ilçesinde bir Türk şirketi tarafından yine sülfürik asit yöntemiyle, ama kapalı sistemle nikel madenciliği yapılması süreci yaşanıyor. — Turgutlu'daki şirket bir İngiliz şirketi ve "açık liç usulü" uygulama peşinde. Gördes'teki ise bir Türk şirketi ve "kapalı sistem" uygulayacak. İşin "sinsi bir plan" diye tanımlanabilecek ayrıntısı burada gizli. Yani görünüşte "elin gâvuru" memleketimizi ve insanlarımızı sevmediği için büyük tehlike yansıtan “açık liç usulü” bir proje uygulamak istiyor, ama öz be öz Türk olan bizim kendi Türk şirketimiz ise kendi memleketini ve memleketinin insanlarını pek sevdiğinden "açık usul" yapmıyor, bu yüzden "kapalı sistem" tercih ediyor aldatmacası var ortada. — Turgutlu'da hedefler çok net olduğundan etkili bir şekilde tepkiler oluşturulabildi. İngiliz emperyalizmi ve dolayısıyla uygulamak istediği çevre ve insanlık düşmanı bir proje “açık” bir tehdit olarak duruyor ortada. Biraz da bu nedenle çok güçlü bir tepki oluştu. Ama Gördes'te anti-emperyalist tepkilerin de oluşması söz konusu değil bu durumda. Vatandaş olaya “bizim kendi memleketimizin firması” şeklinde bakıyor. Yani emperyalizm Çaldağı’nın tepesine tünemiş bir halde Turgutlu’nun burnunun dibindeyken, Gördes için ise ortada “görünmez bir düşman” var. Dolayısıyla çevreci mücadele sıkıntılı başlayabilir, işler daha zor gelişebilir, halkın maden şirketi lehine kandırılabilmesi daha kolay olabilir. Görünen o ki, Gördes’te bu nedenle daha çok işin bilimsel yönü ile yürütülmesi, bilimsel ve hukuksal temellerinin güçlendirilerek örgütlenmesi gereken bir çevresel mücadele söz konusu. | ||
İzdüşüm: Turgutlu ve Gördes bir bütünün parçaları | ||
Sonuçta; bu manzarada önce Çaldağı, sonra da Gördes'te görünüşte birbirinden farklı gibi olan, ama aslında aynı el tarafından uygulamaya sokulmak istenen proje “Türkiye’nin nikel madenciliğinde sülfürik asit projesinin uygulanmak istendiği bir laboratuara dönüştürülmeye çalışıldığı"nı gösteriyor. Buna “aynı el tarafından uygulamaya sokulmak istenen proje“ şeklinde bir tanım getirmek hiç de yanlış olmaz. Sözgelimi, Turgutlu Çaldağı için ucube ÇED Raporunu veren şirket de, Gördes’teki işletme için ÇED Raporunu veren şirket de aynı şirket: ENCON Danışmanlık Şirketi! Ayrıca öte yandan Gördes'teki maden şirketi, nikel madenciliğinde sülfürik asit liç yönteminin zararsız ve tehlikesiz, dolayısıyla mutlaka denenmesi gereken bilimsel bir yöntem olduğu konusunda halkı ikna edebilmek için, Çaldağı’ndaki Sardes şirketi tarafından Prof. Dr. İsmail Duman, Prof. Dr. Ali Osman Karababa ve Prof. Dr. Kamil Okyay Sındır'ın raporları ve tezlerini çürütmek amacıyla hazırlanıp yayınlanan raporlardan ilgili bölümleri Gördes'te halka dağıtıyor. Yani Sardes şirketi ile sülfürik asit projesi için direk bir bağlantı ve işbirliği içindeler. Dolayısıyla Turgutlu ve Gördes’in konumların birbiriyle kesiştiği veya buluştuğu noktada, çevreci mücadelenin izdüşümü şu gerçeği gösteriyor: Türkiye, nikel madenciliğinde sülfürik asit projesinin uygulanabildiği bir laboratuar haline dönüştürülmeye çalışılmakta, aynı el tarafından “hangisi tutarsa” diye biri kapalı, diğeri açık 2 seçenek sunularak kandırılmaya çalışılan halkımız, böyle bir proje için kobay yapılmak istenmektedir. Bu nedenle “Türkiye’nin, nikel madenciliğinde sülfürik asit projesinin uygulanabildiği bir laboratuar haline dönüştürülmeye çalışıldığı” şeklindeki gözlemin doğru bir saptama olduğu düşünüldüğünde, bu manzarada Turgutlu Çaldağı ve Gördes'i nikel madenciliğinde sülfürik asit projesine karşı verilmekte olan çevreci mücadele açısından “bir bütünün parçaları” olarak görme zorunluluğu var. Çünkü her iki yerdeki mücadelenin başarısı veya başarısızlığı bir diğerini o yönde etkileyebilecek bir sonuç yaratacak özellikler de taşıyor. Bu ortam, yani siyanürden daha tehlikeli bir kimyasal madde olan sülfürik asit ile uygulanmaya çalışılan çevre ve insanlık düşmanı bu projeye karşı Türkiye’de verilmekte olan mücadele, AP’nin yasakladığı ama maden lobilerinin etkileri yüzünden AB ülkelerince hükümetler nezdinde hala bir türlü hayata geçirilemeyen “siyanürün madencilik sektöründe yasaklanması” kararının halen var olduğu bir süreçte, “sülfürik asitin de madencilik sektöründe yasaklanmasının sağlanması” anlamında omuzlarımıza dünya yüzünde insanlık adına tarihi ve onurlu bir görev de yüklemiyor mu? | ||
24 Temmuz 2011 | ||
|