Kültürün ayrılmaz öğelerinden biri de, sosyal değerleri ve inançları yansıtan mitoslardır. Mitos ya da efsane, masal ya da uydurulan söz olsa da, insanların nedenini çözemediği doğa olayları karşısındaki korkuları, düşünceleri ve toplumsal yaşama ilişkin çok eski dönemlerden beri inanç düzeyine yükselmiş açıklamalarıdır. Halikarnas Balıkçısı'nın deyimiyle, “Eskiden bunlar söylence değil ama haşa sümme haşa kutsal gerçek sayılırlardı.”
Kutsal gerçekler sayılan mitoslarda, uyduran insanların maddi ve manevi yaşantılarının izleri vardır. “Efsaneler bilimi” anlamına gelen mitolojinin görevi bu izleri bulmak ve sosyal değerleri, ilişkileri ve inançları açıklamaktır. "Tantalos efsanesi"ni aktardığım bu yazıda görüleceği gibi, birçok mesajlar ve anlamlar çıkarılabilecek şekilde teşvik edici ve ilham verici ifadelerle anlamlandırmalarla yer almaktadır. "Tantalos işkencesi" bugün hala kullanıkmakta olan bir deyim ve yoksulluğa mahkum edilen, açlık sınırında yaşamak zorunda bırakılan halkın durumunu tanımlayabilmek için "açlık sınırında Tantalos işkencesi" ve "tüketim toplumu ve kapitalizm" tanımı gibi bir benzetme şekli olarak da kullanılmaktadır.
Tantalos Batı Anadolu'da bir Lidya (bazı kaynaklara göre Frigya) kralı, Pelops ve Niobe'nin babasıdır. Eski Yunan mitolojisine göre Zeus ile nemf'lerden biri olan Plouto'nun oğludur. Spil Dağı'nda (Manisa) hüküm sürüyordu. Atlas'ın kızı Dione ile evlenmişti. Bir söylenceye göre Paktolos ırmağının kızı Eurnassa da onun karısı idi. Efsaneye göre, tanrıların hoşgörüsünü kötüye kullandı ve müthiş bir azaba çarptırıldı.
Eski İzmir'in tarihi ve kültüründe yer alan, MÖ 8.yüzyılda yaşadığı ve Frigya kralı olduğu iddia edilen Tantalos, mitolojiye göre baştanrı Zeus ile bir insan dilber Pluto'nun çocuğudur. Kral Tantalos, Symnrna'dan (İzmir) Magnesia'ya (Manisa) doğru uzanan Spilios dağında Frigya halkı ile birlikte yaşar ve Batı Anadolu'ya yayılmış devletini yönetir. Baştan başa bağlık-bahçelik olan Spilos dağı aynı zamanda zengin madenlerin bulunduğu efsanevi bir yerdir. Tantalos'un daha sonra Yunanistan'a giderek Paleppones yarımadasına ismini verecek ve olimpiyat oyunlarını kuracak olan "Pelops" isimli bir oğlu ile Manisa'da "ağlayan kaya" haline gelecek olan Niobe isimli bir kızı olmuştur. Tanrıların sofrasına oturabilen tek insandır. Anadolu tanrıçası Kibele'ye inandığı için Helen tanrılarını küçük gören ve onların kudretlerini sınamaya kalkan Tantalos, Olimpos tanrılarının hışmına uğrar, ona verilen ceza, "Tantalos işkencesi" olarak anılmıştır.
Helen efsaneleri ilk çağlardan bu yana kadar Tantalos'un kötülüğünü yaymıştır. Onun tanrılara ait kutsal şarap ile ambrosiayı çaldığını, tanrısal sırları insanlara ilettiğini ve oğlu Pelops'u kesip şölen düzenlediğini söylemişlerdir. Pindaros'a göre kendisini Olympos'a davet eden tanrılardan nektar ve ambrosia çalar, tanrılar ona iade-i ziyarette bulundukları zaman onlara, yemek için önlerine oğlu Pelops'un etini koyduğu yalanını söyler.
Tanrılar onu çenesine kadar su dolu bir yerde bulunma ama bu sudan asla içememe ile cezalandırırlar. Su içmeye her kalktığında su çekilir ve sadece üzerine bastığı zemin kalır. Ayrıca başının üzerinde binbir çeşit meyve asılıdır, ama yaşlı adam bunlara elini atar atmaz yel dalları kaçırarak meyveleri ondan uzaklaştırır.
Anadolulu Homeros ise, Odysseia isimli destanında hemşehrisi Tantalos'un çektiği acıları çarpıcı bir üslupla anlatmıştır. (Wikipedia)
Anadolu’nun Mitolojik Kralı Tantalos
Efsaneye göre, Tantalos’un babası, Zeus ya da Tmolos Dağı’na adını veren tanrı Tmolos’tur. Annesi Lydia kraliçesi Omphale’dir. Ana tanrıça Kypala ile de ilişkilendirilen Sipylos yöresinin kralı ve Akha kral soyunun atası olan Pelops’un babasıdır.
Tantalos’un suçları: Tanrılar Sofrası ve Tantalos İşkencesi
Tantalos, Zeus’un sırdaşlarından biridir. Olimpos’taki şölenlere katılır, Nektar ve Ambrosia sunulur. Fakat Tantalos, tanrılara yakınlığını kötüye kullanmış, ölümlülere yasak olan Ambrosia ve Nektar’ı insanlara sunmuş ve tanrıların sırlarını insanlara anlatmıştır. Zeus’un Girit’teki tapınağında bekçilik yapan altın köpeği çalan ya da çaldıran Tantalos, köpeği görmediğini söyleyerek Zeus üzerine yemin etmiştir. En büyük suçu ise oğlu Pelops’u keserek pişirip tanrılara sunmasıdır.
Tantalos’un Tanrılara Sunduğu Ziyafet
Efsaneye göre Tantalos, tanrıların her şeyi bilemeyeceğini ispatlamak için bir plan yaptı. Düzenlediği bir ziyafete Olympos tanrılarını davet etti ve oğlu Pelops’un etinden hazırladığı yahniyi onlara sundu. Tanrılar, tabaklarında insan eti bulunduğunu anlayıp geri çekildiler, ancak Demeter, tabağındaki etten bir parça yedi.
Tanrılar, Pelops’u yeniden dirilttiler. Demeter’in yediği omzun yerine de fildişinden bir omuz yapıldı.
Tantalos’un Cezalandırılması
Gazaba gelen Zeus,Tantalos adını taşıyan kenti depremle yıktı. “Strabon, Spilos’un (dağ mı kent mi belli değil), Tantalos zamanında bir zelzele ile harap olduğunu ve Tantalos’la Pelops’un madenlerden çıkartılma servetlerinin yok olduğunu, bataklıklardan göller oluştuğunu yazar.
Plinius, Maionia’nın merkezinin Sipilon olduğunu, burasının adının eskiden Tantalis olduğunu, onun yerinde şimdi bir göl görüldüğünü, gölün adının Sale olduğunu ileri sürer. Aynı Pilinus, Sipilon kentinin yerine birbiri ardınca Akriyopolis, Kolpe, Lebade adlarında üç kent kurulduğunu, ama bunların da yıkıldıklarını kaydeder” (H. B., Sonsuzluk Sessiz Büyür, s. 34)
Zeus, Tantalos’u da Tartaros’a yolladı. Serin ve duru suların beline kadar geldiği bir gölde sonsuza kadar ölümsüzlüğe, açlığa ve susuzluğa mahkum etti. Bazen çenesine kadar yükselen sudan bir yudum bile alamaz. Dudakları suya değdiğinde su aniden kaybolur ve göl bataklığa dönüşür, ıslanmış parmaklarını çatlamış dudaklarına sürdüğünde susuzluğu daha da artar. Omuzlarına kadar sarkan meyve dolu dalları uzanıp almak istediğinde, dallar uzanamayacağı kadar uzaklaşırlar.
Bütün bunlar yetmiyormuş gibi Sipylos Dağı’ndan getirilen ve her an üzerine düşecekmiş gibi sallanan, fakat hep dengede duran bir kayanın altında yaşamak zorundadır.
Tantalos’un Yaşadığı Ülke
Resim: İzmir Yamanlar Dağı zirvesi yakınında bulunan ve Tantalos ile ilgili anlatılarla ilişkilendirilerek bazen adıyla anılan Karagöl (Tantalus Gölü)
Pek çok yazara göre de Tantalos, Lydia kralıdır. Strabon da bu görüşe katılır (Strabon, xıı, vııı, 2). Graves, Tantalos’un “Lydia’dan Paphlagonia’ya -şimdiki Bartın, Kastamonu, Sinop ve Çankırı dolayları- göç ettiğini” kabul eder (Graves, s. 526-531).
Thomson’a göre, “Hitit kültürünü özümlemiş Akhalar” olan Pelops oğulları Lydialı'dır ve Hititler dönemindeki batı Anadolu halkı Ahhiyavalar'la aynıdır, Hititler'e karşı Aşşuva krallığıyla (Manisa, İzmir, Balıkesir, Çanakkale dolaylarına konumlandırılan Aşşuva ülkesi kralı MÖ 1472 yılında Mısırla yazışmıştı) ittifak kurmuşlardır. (Thomson, 2.cilt, s. 136 -145)
Helenler öncesindeki Ege halkı Pelasgları Kafkasya’yla ilişkilendiren Thomson, Pelasgların Anadolu’da (Tantalos efsanesiyle ilişkilendirilen) Kyzikos, Troas ve Lidya’da yaşadıklarını belirtir. (Thomson, cilt 1, s.192-214) Yine Thomson’a göre incelenen efsaneyle ilişkili yerlerden Elis’de, Troas’da, ve Paphlagonia’da yaşayan “Kaukon” halkı Kafkasya ile ilişkili olduğu gibi, Pelops’un krallığını yaptığı Akha halkı Kafkas halklarından Henioklar ve Zygilerin atasıdır. (Thomson, cilt 1, s.308; cilt 2, s.120)
Tantalos, Anaerkil Bir Halkın Temsilcisidir
Tartaros’a gönderilen pek çok kahraman gibi Tantalos da, Olympia öncesine ait Titan kültürünü benimseyen Helen öncesi anaerkil Pelasg kültürünün kahramanıdır. Söylencenin oluşturulduğu dönemlerde anaerkil toplumlarla ataerkil toplumlar arasındaki çelişki çok üst düzeylerdeydi. Erkek egemenliğini benimseyen ataerkil toplumlar egemenliği ele geçirmeye başladıklarından tanrıçaların egemenliğinin yerini tanrılar almaya başlamıştı. Titan tanrı Tantalos, Ana Tanrıça’nın egemen olduğu bir din görüşünün simgesi olduğundan, ataerkilliği temsil eden Olymposlular tarafından cezalandırılarak lanetlenmiştir.
Graves’e göre, Tantalos’un Olympos’a sık sık kabul edilen bir konuk olduğunun anlatılması, ona atfedilen kültün, bir zamanlar Pelopennesos’a hakim olduğunun kabul edilmesi anlamına gelir. Helen öncesi Peloponnesos’a hakim olan kültürün Pelasglara ait olduğu konusunda tam bir görüş birliği bulunmaktadır. Bu kült, büyük olasılıkla MÖ 2. bin yılın ortalarına doğru Anadolu (Lydia) üzerinden Ege’ye yayılmıştı. Yine Graves’e göre, bütün Avrupa’nın, Suriye ve Libya’nın “Neolitik kültürü”, anaerkil ve “dikkate değer bir biçimde homojen”di. (Graves, s. 15)
Halikarnas Balıkçısı’nın da belirttiği gibi, Tantalos’un oğlu Pelops’u kurban edişi bir tür bereket ayinidir. Graves de, “pharmakos” inancıyla ile ilişkilendirir, ki aynı şey demektir. (Graves, s.534) (Farmakos, belli aralıklarla düzenlenen dinsel törenlerde gerçekleştirilen insan öldürme ayinleridir.)
Balıkçı, “İnsan kurbanının şekilleri bir kitaba zor sığacak kadar çoktur. Yukarıda anlatılan kurban edilme çeşitlerinden başka, bir de mistik (gizemci) kurbanlar vardır. Bu iş tanrıyla bir tür birleşme, fena fillah aşamasına ulaşma sayılırdı. Böylece insan sözde ölümsüzleşirdi. Asıl hükümdar ve başpapaz kraliçeydi. Ona kocalık eden insan-kim olursa olsun- on üçüncü ayda (Kamer günleri 28’er günden yıl on üç ay olurdu. 13’ün şomluğu bundandır) çoğunlukla yakılırdı. Kahraman Herkül (Herakles) gibi, sünnet de bir tür dine giriş törenidir. Önce tüm erkeklik organları, büyük tanrıçaya kurban edilirdi. İğdiş olan erkek, kraliçenin rahibi olurdu. Bir de kutsal kral parçalandıktan sonra çorba edilirdi. Tanrıçanın kadın papazları bu çorbadan içerlerdi. Sözde kutsal kralın ruhu bu kadınların gövdesine girerdi. Koyunların kuzuladığı mevsim gelince o ruh, bu kadınların doğurduğu çocuğa geçerdi” demektedir. (H. B., Arşipel, s.113)
Eskiçağ toplumlarının çoğunda tanrıların öfkelerini gidermek için de insan kurban edilirdi. Bir düşünceye göre Tantalos efsanesi, insan kurban etme ritüellerinin yasaklanmasıyla ilişkilidir.
Tantalos ile Zeus’un İlişkisi
“Mitolojik bir anlatıyı düz yazıya çevirirken, her zaman isimlere, kabilelerin kökenlerine dikkat etmek” gerektiğinden (Graves, s.15) “Tantalos” adının açıklanması da önemlidir.
Tantalos, efsanenin bir versiyonunda Zeus’un oğlu olduğu için, Zeus-Tantalos ilişkisini araştırulabilir. Doğum yeri olan Girit’te Zeus, “Anaerkil toplum düzeninin bağrından doğan ataerkil ilkeyi temsil eder.” (Thomson, 1. cilt, s.284)
Girit’te Zeus, “Tan, Zan, Zen” adlarıyla anılır. “Tan” adı, Tantalos’un adının başında da görülür. Girit kültünde, “Talon ya da Talos” adlı bir tanrı daha vardır. (Bonnefoy, s.329) Bu tanrı, Minos’un boğa başlı hizmetkarı ve Girit’in koruyucusudur. Öldükten sonra ruhu “Tantalos” adıyla kekliğe dönüşen başka bir Talos’u da belirtmemiz gerekir. (Graves, s. 60, 425) Helenistik dönemdeki Zeus Tallaios’un unvanında rastlanan “Talos” adı, Tantalos adının ikinci bölümünde de görülmektedir.
İlişki çok açıktır. Buna rağmen mitologlar şimdiye kadar bir ilişkilendirme yapmamışlardır. Bu konuda bir yorum yapmayacak, Helen öncesi Girit halkının Karialılar'la ilişkili olduğunu ve adanın MÖ 2. bin yılın ortalarında Akhalar tarafından işgal edildiğini belirtmekle yetinelim.
Adlar arasındaki bu ilişki, “Tantalos’a atfedilen kültün, bir zamanlar Pelopennesos’a hakim olduğunu” söyleyen Graves’in görüşünü doğrular. Mitos’un bu versiyonu, Girit-Akha versiyonu olmalı.
Araştırılan kaynaklar: Azra Erhat - Mitoloji Sözlüğü, George Thomson - Tarih Öncesi Ege, (1. ve 2. cilt), Halikarnas Balıkçısı - Arşipel (1992), Halikarnas Balıkçısı - Sonsuzluk Sessiz Büyür (1983), Robert Graves -Yunan Mitleri, Strabon, Coğrafya / Anadolu (Kitap: xıı, xııı, xıv).
Kaynak: Tantalos
Tıklayını: Niobe ((Ağlayan kaya) efsanesi